Sihir bozulmadan Kerpe ve Kefken’e

Yolun nereye ulaşacağını bilmeden yola çıkmak çok güzel. Hele de o yol köylerin içinde, yeşiller arasından geçip de denize ulaşıyorsa!
Vaktiniz varsa eğer Şile’ye ulaşmanın en güzel yolu Kocaeli üzerinden gitmektir. Yanlış duymadınız… Kocaeli’nden Kerpe ve Kefken’e uzanmak, oradan köy yollarını takip edip Ağva üzerinden Şile’ye varmak demek yorgunluk değil, enerji depolamanız anlamına gelir.
BOL KAYMAKLI KANDIRA YOĞURDU
Kandıra içersinde manda yoğurdu satan birçok dükkân var. Üzerindeki bir parmak kaymağa bakıp da şaşırmamak elde değil. Her ne kadar köy kahvesinde lafladığımız amcalar yoğurdun bile eski tadı olmadığını söyleseler de İstanbul’da yoğurt yediğini sanan bizler için Kandıra yoğurdu bir lezzet şöleni! Hafta sonu artan insan sayısı sadece dükkânların haricinde, köy içindeki birçok yerde seyyar yoğurtçuların da artmasına neden olmuş.
Kandıra’daki kısa molanın ardından kuzeye doğru ilerlemeye devam etmek demek, Kefken’de serinlemek demektir. Kefken, yılın bu mevsimlerinde, henüz okullar kapanmamışken, Temmuz gelmemişken adeta cennet. Temmuz ve Ağustos aylarındaki kalabalık sebebiyle de dönüş trafiği ve metrekareye düşen insan sayısı bakımından da feci bir yer açıkçası. Gideceğiniz mevsime, aya aman dikkat! Kefken sahilinde sıra sıra dizilmiş balıkçılardan aperatif bir şeyler yedikten sonra, ayakkabılardan kurtulup, Karadeniz’in serinliğiyle kıyıya vuran denizin içerisinde yürümeyi denemeli insan…
PEMBE PEMBE KAYALAR
Kefken’e birkaç kilometre uzaklıktaki Pembe Kayalar ise bir turizm çılgınlığına dahil olmazsa yıllar boyu sihirini koruyacak. Varsa kampetiniz, sandalyeniz kurulun kayalıkların üzerine. Çantanızdan çıkartın dürbünü ve açıklardan geçen takaları izleyin dakikalarca.
Daha da doğuya gitmek niyetiniz varsa Cebeci sahili sizi bekliyor. Biraz daha ötesi de bir başka alem Karasu. Batıya dönmek şu mevsimde ve vakitsel anlamda daha güzel olacak sanki. Bir çırpıda Kefken’in yan komşusu Kerpe’deyiz!
Kerpe, Kefken’e göre bana çok daha sevimli geliyor. Dilerseniz ev pansiyonlarında kalabilirsiniz, dilerseniz de kamp alanında çadırınızda. Benim hoşuma gidense uzun uzadıya Kerpe’nin kumsalında yürümek, denizin içerisine giren kayalıklarında bir müddet oturmak, yine denize sıfır kafelerinde kahvemi yudumlamak, sessizlik içerisinde Kerpe’den huzur almak demek. Yaz çıkışı, Eylül ortasında da dingin oluyor Kerpe. Yağmur yağdıysa hele, tadından yenmiyor. Şimdi kaçırsanız, Eylül’de yakalayın!
KERPE’DE SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK
Kerpe kayalıkları hemen beldenin çıkışında. Bu doğal oluşum, doğanın sanatsal ruhunu yansıtıyor. Hangi mimar, hangi inşaat mühendisi bir taşa bu denli zarif dokunuşlarda bulunabilir ki? Gençler nasıl yapıyorlarsa tırmanıyorlar kayalıklara ve oradan denize atıyorlar bedenlerini. Sınırsız özgürlük buna denir işte!
Yol uzun, böyle güzelliklerle çevrelenmiş olacaksa aman uzun olsun! Önce Akçaova’ya varıp biraz denizden uzaklaşmak şart Şile’ye ulaşabilmek için. Sonra kıyıya yeniden yaklaşmak için bir başka keyifli yere Ağva’ya kırıyoruz direksiyonu. Göksu deresi kıyısında bir çay içmenin vaktidir!
Ağva, bugüne kadar hep Şile’nin bir adım gerisinde kalmış bir tatil yeri. Biz bu yolu kullanarak Ağva’yı Şile’nin önüne koysak da, bu genel kaide değişeceğe benzemez. Siz siz olun Ağva’ya vardığınızda bir deniz bisikleti veya motor kiralayıp dere içinde gezintiye çıkın. Koca koca sazlıkları, dere kenarına kurulmuş kafeleri, balık tutan balıkçıları fotoğraflayın. Sonra da İmrenli üzerinden Kabakoz’a doğru yola devam edin.
Yazın deniz turizminin kalabalığından nasibini alan bir diğer yer de İmrenli. Akrep ağzını andıran koyuyla denizcileri kendine çeken İmrenli’de Mayıs ayları en sakin zamanını yaşıyor. Yine komşusu Kabakoz da öyle. Kabakoz içindeki ufak dükkânlar, sahildeki konaklama yerleri, plajdaki balık ürünleri satan yerler adeta bir durak noktası. Biz ise geceyi geçireceğimiz Şile’ye doğru yol almak üzereyiz. Dileyen geceyi Kabakoz sahilinde ay ışığı altında geçirebilir…
Karadeniz’in henüz ‘Batı Karadeniz’den sayılmayan kıyıları benim için cazibe alanı. Karasu’dan Sahilköy’e hatta Riva’ya kadar uzanan kıyı şeridi her sene kendini yeniliyor. Tabiatıyla, insanıyla, iklimiyle… Vaktiniz varken, henüz endüstrinin çok da fazla elini değdirmediği bu kıyı şeridini, yolları uzata uzata gezin. Kim bilir, belki de İstanbul’dan kaçıp haftalarınızı, aylarınızı, ömrünüzü geçireceğiniz bir köy eviyle karşılaşabilirsiniz!
ŞİMDİ KERPE VE KEFKEN MEVSİMİ
Kerpe ile Kefken arası sadece 8 kilometre. Bu iki yer arasında benzer özellikler olsa da ikisi de kendilerine has güzellikleri olan yerler. Ve de bu kadar yakın olduklarından ötürü ayrılmaz birer ikililer. Birçok kişi Kerpe ile Kefken’i bu denli benzer olmasından ötürü karıştırır durur o sebeple. Kerpe’deki kamp alanı Haziran – Eylül arası hizmet veriyor. Bunun haricinde ev pansiyonlarına sıkça rastlayabilirsiniz. Aynı şekilde Kefken’de de pansiyonculuk oldukça gelişmiş. Kış mevsimi yolunuzu düşürdüğünüzde, pek de açık bir yer bulamayacağınız bu tatil beldelerine Temmuz ve Ağustos aylarında gelirseniz kendinize yer bulabileceğiniz ise şüpheli. Kısacası, İstanbul’a 150 kilometre uzakta bulunan bu sevimli yerleri gezmenin şimdi tam vakti!