Acıklı bir güldürü

Acıklı bir güldürü

Taner Barlas’ın dediği gibi “Ucuz bir komedi avcılığı değil, toplumsal bir anlam taşıyan zengin bir tablonun göz önüne serilmesi”dir bu oyun.

Anton Çehov’un yazdığı, Sevgi Sanlı’nın çevirdiği, Barış Dinçel’in sahne tasarımını yaptığı ve Taner Barlas’ın hem yönettiği, hem de oyuncular içerisinde yer aldığı bir oyun zaten teoride ‘iyi’ değil midir? Sevgili Doktor oyunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın (İBŞT) bu sezonki en güzel oyunlarından biri benim için. Geçtiğimiz haftanın da en güzel hareketiydi belki de! Hem de 6 TL’ye edindiğim, lezzetli ve sütlü bir çikolata tadında.

Salona son saniye girmek kadar nefret ettiğim bir ikinci şey de oyun süresince telefon ışıklarının gözümü alması ve de fısırdaşmalardır! Şehir Tiyatroları toplu alınan biletleri maalesef toplu olarak basıyor. Devlet Tiyatroları’ndaki gibi -ya da olması gerektiği gibi- her koltuğa bir bilet basma alışkanlıkları yok. Ee haliyle toplu olarak gittiğimiz oyunların birçoğunda bu koltuk paylaştırma hadisesi ortaya çıkıyor ve gecikmeler yaşanabiliyor. Tam bu esnada son gonk vurulunca paldır küldür, hiç de sevmediğim bir şekilde 7-8 kişi daldık salona. Neyse ki bir kısmımız erken davranıp koltuklarına oturmuştu zaten. Tam oyuna adapte olacakken bu sefer de iki arka sıramızdaki muhtemel yeni âşıkların fısırdaşması elimden bir kaza çıkartacaktı ki ikinci perdede evlerine gidip kurtuldular. Gelelim oyuna… Oyun sekiz farklı ve dikkat çekici hikâyeden oluşuyor. Bu hikâyeler sınıfsal ayrımlar, ezen ezilen ilişkişi, sömürü gibi konuları işliyor. Zaten oyunun Şehir Tiyatroları’nın web sitesinde yer alan tanımı da buna benzer tek cümleden ibaret.

İlk hikâyemiz (Aksırık) karısıyla tiyatro izlemeye gelen ve tiyatroda bağlı olduğu devlet bakanıyla karşılaşan memurun hikâyesini anlatıyor. Oyun esnasında bakanın üzerine aksıran memur ile bakan arasında yaşanan olaylar ast-üst ilişkisinin insanı nasıl eğip büktüğünün kanıtı niteliğinde. Bir sonraki oyunumuz (Mürebbiye) bir evde geçiyor. Madam ve onun yanında çalışan hizmetlisi arasındaki para hikâyesi bize sömürüyle, ezen ezilen ilişkisini gözler önüne seriyor. Mizahi ve komik bir şekilde elbette. Oyunun sonu ise gerçekten öğüt verici. Üçüncü oyun (Cerrah) henüz hiç diş çekmemiş bir dişçi ile dişi çok ağrıyan ve çektirmek zorunda olan bir kişinin başından geçen olayları anlatıyor. Sonunda diş çekiliyor ama kök içerde kalıyor! Benim gibi dişçi fobisi olanlar bu bölümü izlemese de olur. Dördüncü hikâyemiz (Oyunculuk) bir tiyatro oyunu için 22 yaşında, Moskova’da profesyonel olarak tiyatro yapmış bir oyuncu arayan bir tiyatro üstadının seçimini konu alıyor. Seçmelere gelen kızımız 22 yaşında değil ama Odesa’da oyunculuk yapan ve iyi tiyatro oynayan bir güzel. İlk perdenin son oyunu (Boğulan Adam) ise boğulma seansları yaparak para kazanan bir adamla, bu boğulma rolü karşılığında ona para vermesi için pazarlık ettiği adam arasında geçiyor. Yüzme bile bilmeyen adam 3 rubleden 60 kopek’e kadar fiyatını indiriyor ve de rolünü çok iyi yapıyor. Taa ki O’nu kurtaracak adamın adı unutulana kadar!

İkinci perde çapkın bir adamın evli kadınları nasıl baştan çıkartılacağını öğütleyen altı numaralı piyesle (Baştan Çıkarma) başlıyor. Çapkın adam arkadaşının karısını baştan çıkartsa da kadının tavrı adamı düşüncelere salacak türden bir son ile bitiyor. Yedinci kısa oyunumuzda (Biçare Kadın) bir banka müdürünün nasıl cinnet geçireceğini izliyoruz.  Kocasının ödenmeyen 26 rublelik maaşı için bankayı basan geveze kadın, çenesiyle sonuca bir güzel ulaşıyor: Hak verilmez, alınır! Ve son oyunumuz (Uzlaşma) da erkekliğe adım atması için babası tarafından geneleve götürülen çocuğun hikâyesini içeriyor. Baba ısrarcı, çocuk ise isteksiz! Sonunda da… Sonunu sahnede izlersiniz artık.

Sekiz oyun için tasarlanmış sekiz farklı ve güzel sahne beni çok etkiledi. Bu da oyunda olması muhtemel durağanlığı yıktı. Bu noktada Türkiye’nin en iyisi Barış Dinçel özellikle de beşinci sahnenin sade dekoruyla koca bir alkışı hak ediyor.

En az on yıl önce Muhsin Ertuğrul’un Oda Sahnesi’nde izlediğim ‘Kapıyı Aç’taki Taner Barlas, aynı Taner Barlas! Aynı heyecan, aynı ses tonu, aynı tiyatro sevgisiyle yine oyunlar yönetmeye, oyunlara renk vermeye devam ediyor.

Şehir Tiyatroları’nın bu yıl sahnelediği ‘Sevgili Doktor’ kaliteli bir oyun. Tiyatrodan ayrılırken “iyi ki de gelmişim” dedirtecek türden. Şehir Tiyatroları’nın bu yılki en iyi oyunlarından biri olacağa benzer ‘Sevgili Doktor’. Yolunuzu düşürün derim.

Sevgili Doktor; 2, 3, 4, 5, 10, 11, 12 ve 13 Kasım tarihlerinde Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde, 23, 24, 25, 26 ve 27 Kasım tarihlerinde de Ümraniye Sahnesi’nde gösterimde. Daha detaylı bilgi ve internet üzerinden bilet almak için www.ibst.gov.tr adresine göz atabilirsiniz.

Yazan : Anton Çehov (Uyarlayan: Neil Simon)
Çeviren : Sevgi Sanlı
Yöneten : Taner Barlas
Dramaturgi : Dilek Tekintaş
Sahne Tasarımı : Barış Dinçel
Işık Tasarımı : Özcan Çelik
Kostüm Tasarımı : Nihal Kaplangı
Efekt : Yusuf Tuncer
Yönetmen Yardımcısı : Pınar Aygün

 

OYUNCULAR:

Taner Barlas, Funda Postacı, Aziz Sarvan, Kubilay Penbeklioğlu, Meriç Benlioğlu, Nagehan Erbaşı, Yalçın Avşar