Van halkı direniyor

Van halkı direniyor

Bugünden tam bir ay önce, yani 23 Ekim 2011 tarihinde Van ve çevresi 7.2 büyüklüğündeki depremle sarsıldı. Birçok köyün yanı sıra Erciş yerle bir oldu. Yüzlerce bina kullanılamaz duruma geldi. Ülkenin çeşitli yerlerinden birçok sivil kurtarma ekibi kurtarma çalışmalarına katkı sunmak için Van’a doğru hareket ederken, milyonlar uzaktan da olsa Van’da zor durumda kalan insanlara sözde değil, özde ‘yardım eli’ni uzatıyorlardı. Belediyeler hemen devasa tırları doldurmaya, eksik ihtiyaç listeleri oluşturmaya, Van’a yetmeye çalışıyorlardı. Devlet de tüm birimlerinden yetkililerle Van’a akın ediyor, hazırlıksız yakalandığını pek de belli etmeden organize olmaya çalışıyordu.

Yerel yönetim, şöyle kenara çekil!

Bölgenin BDP’li bir belediye başkanı olması sebebiyle devlet yetkilileriyle bir koordine sorunu daha ilk günden görünmeye başlamıştı bile. Vali’nin devlet adına “ben devletim, her şey kontrolüm altında” intibası ile organizasyonu sivil toplum örgütlerine bırakmak yerine kendi bildiğini okumaya çalışması işi iyice karmaşık hale getirdi. STK’lere ve belediyeye güvenmeyen Devlet, “yapılan yardımların nereye gideceğini bilemeyiz” deyip kafa karıştırıyordu. Seçimle gelen yerel yönetimin bölgedeki dinamikleri iyi bilmesinin, halkın nabzını tutabilecek kadroya sahip olmasının Vali ve devlet yetkilileri tarafından bir hikmeti yoktu. Belediye de bir kenara itilmişti.

Günler ilerliyor, ilerledikçe enkaz altından canlı-cansız bedenler çıkarılıyor, hayatlar kararıyor, bazen de az da olsa umutlar yeşeriyordu. Köylere yetkililer gitse de, barınma desteği, ısınma ihtiyacı yeteri kadar karşılanamıyordu. Yurtdışı desteklere kapısını kapatan Türkiye Cumhuriyeti bir süre sonra çaresiz kalınca yardımları kabul edebileceğini belirten bir açıklama yaptı. Halk iyice gergindi. Evi yıkılmış, akrabaları ölmüş, işyeri darmaduman olmuş bir halde çaresizce bekliyordu. ‘İhtiyacı olan’ı alabilmek için, devlet tarafından koordinasyon merkezi etrafında bekletilen yaklaşık 200 tır ve kamyondan bir tanesindeki malzemeleri kendi yöntemiyle ihtiyaç sahiplerine dağıtan kitle ‘yağmacı’ yaftasını yiyordu.

Sadece yiyecek ve giyecek değil

Kolilerin içinden yiyecek, giyecek, su, temizlik malzemelerinin yanı sıra Türk Bayrağı, taş gibi anlamsız şeyler de çıkıyor, Müge Anlı televizyonda “Eden, bulur. Hak ettiler” tarzında açıklamaları ile iyice sevimsizleşiyordu.

Televizyonlar yardım kampanyaları, kargo firmaları ücretsiz taşımalar, otobüs firmaları ek ve uygun fiyatlı seferler koyuyorlardı Van için. Bunların detaylı bilgileri geldiğinde birçoğunun reklam için yapıldığı, şov amaçlı gösterilere dönüştüğü aşikârdı. Zira televizyona çıkıp desteğini sunanların sadece üçte birinin gerçekten yardımları yaptığı bilgisi ise medyaya tek tek düşüyordu.

9 Kasım’da ikinci deprem 5.6 ile Van’ı yine vurdu. Hem de yetkililerin “evlerinize girebilirsiniz” açıklamasından kısa bir süre sonra. Birincisinde yıkamadığı binaların bir kısmını yıktı. Yüreğimiz ikinci kez yaralanıyordu. Enkaz çalışmaları için Türkiye’ye gelen Miyazaki’nin ölümü kanadımızı kırıyordu. Diğer kanadımız da birkaç gün sonra gazeteci arkadaşlarımızın cansız bedeni enkazdan çıkartıldığında kırıldı.

Maddi durum

Dün birinci ayını doldurduğumuz büyük Van Depremi ve iki hafta önce gerçekleşen diğer deprem yaklaşık 650 insanın canına mal oldu. Yüzlerce ev kullanılamaz hale geldi. Devlet 1999’dan beri ülkede yaşayan az veya çok geliri olan herkesten deprem için kullanılmak üzere topladığı Özel İletişim Vergileri’ni sağlık sektöründe ve duble yollarda kullandığını açıkladı.

Çok daha büyük ölçekli Marmara Depremi’nin 5-6 milyar USD’lik hasarı için, ülke vatandaşlarından toplanan vergi toplamının 25 milyar USD olduğu belirtiliyor. Yani “ödediğiniz vergiler yol, su, elektrik olarak size geri dönecektir” diye kulağımıza çalınan yılların söylemi yerle bir oluyordu Maliye Bakanı’nın bu açıklamasıyla.

Yolu, suyu, elektriği geçtik bizler bugünkü sağlık sisteminin bile bu hale gelmesi için her ay belli bir ödenek vermişiz de haberimiz yokmuş. Kimse şu dakikadan sonra çıkıp “sağlık ücretsiz” martavalını okumasın, peşin peşin her ay ödeme yapmışız işte!

Van Depremi’nin üzerinden bir ay geçti. Zihin tazeleme vakti…

23 Ekim 2011: 7.2 büyüklüğündeki deprem Van ve çevresini etkiledi, yüzlerce bina yıkıldı, on binlerce insan kış kıyamet demeden kendini sokaklara attı.

24 Ekim 2011: Beşir Atalay, “Ulaşılmadık bir yer kalmadı, bütün enkazlara ulaşıldı. Her enkazın başında çalışma vardır. Türkiye artık bu gibi durumlarda aciz kalmıyor” diye konuştu. Ama depremden 10 gün sonra bile hâlâ çadır ulaşmayan köyler olduğu, insanların çaresiz olduğu birçok yoldan insanlığa ulaştı.

24 Ekim 2011: Habertürk spikerinin canlı yayındaki “Her ne kadar Van’da olsa da acımız büyük” gafının ardının ATV spikeri Müge Anlı da “Herkes haddini bilecek. Yeri geldi mi taş atacaksın, kuş avlar gibi avlayacaksın sonra yardım isteyeceksin” açıklamasını önce gururla yaptı, sonrasında ise “yanlış anlaşıldım” geri adımını atmak zorunda kaldı.

25 Ekim 2011: BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş “Türkiye’nin dört bir yanından gelen yardımlarda kardeş kokusu, kardeş selamı var. Herkese teşekkürler” açıklamasını yaptı.

25 Ekim 2011: Üzerindeki cansız bedenin siper olması sayesinde hayata tutunan ve bu fotoğraf karesiyle dünyaya Van Depremi’ni aktaran Yunus Geray enkazdan sağ olarak çıkarılsa da, iç kanama geçirerek öldü.

25 Ekim 2011: MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Ağlama sırası onlarda diyenler soysuzdur, densizdir” açıklamasını yaptı.

25 Ekim 2011: Beşir Atalay, çadır ihtiyaçlarıyla ilgili olarak “Bu kadar talep beklemiyorduk” dedi.

25 Ekim 2011: 14 günlükken enkaz altından kurtarılan Azra bebek, enkaz altında kalanların kurtarılmasını bekleyenlere umut ışığı oldu. Yıllar geçtikten sonra bile bu depremin belki de en ışıldayan olayı Azra bebeğin kurtulduğu an olacak.

26 Ekim 2011: Van’a kar yağdı. Birçok olumsuzlukla mücadele eden Van halkı deprem sonrası ilk kar yağışını hüzünle karşıladı. Soğuk gittikçe kendini göstermekte!

26 Ekim 2011: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan “İktidarı kaybetme pahasına da olsa kaçak yapıyla mücadele konusunda ciddiyiz. Yetkiyi bakanlığımıza alacağız. Bu binaları yıkmayanlara, sormadan kamulaştırmasını yapacak ve bu binaları biz yıkacağız” dedi. Akıllara Başbakan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında kendisinin de kaçak evde oturduğunu beyan ettiği açıklamalar geldi.

26 Ekim 2011: Kızılay Başkanı Ahmet Lütfi Akar, Van’da 120 bin çadıra ihtiyaç olduğunu açıkladı. Dış yardımları bekleten iktidar dış yardımların kabulü için çalışma başlattı.

27 Ekim 2011: Van – Erciş karayolu üzerinde yaklaşık 1 km’lik çadır kuyruğu oluştu.

27 Ekim 2011: AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik kendi ailesine bile çadır vermediğini açıkladı. Van’a binlerce çelik konteyner getirileceğini söyleyen Çelik “Hazır değil bunlar, imal edilecek. Bir ay içinde tamamlanacağını düşünüyoruz.” dedi. Bu sürenin dolmasına 24 Kasım 2011 tarihi itibariyle sadece 3 gün kaldı.

27 Ekim 2011: Kızılay’ın siyasi, etnik hiçbir ayrım gözetmediğini belirten Kızılay Başkanı Akar, ironi dolu sözlerle Van’ın BDP’li Belediye Başkanı ile ‘görüşmediğini’ belirtti.

27 Ekim 2011: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan medyayı eleştirerek olayların çarpıtıldığını iddia etti. Köylere ulaşılmadığını haber yapan Cüneyt Özdemir’e gönderme yapan Başbakan’a, Özdemir akşam kendi programında “Gazeteciler gördüklerini yazmak zorunda. Ben de sadece bunu yaptım. Başbakan’a çok kullandığı bir sözle yanıt vermek istiyorum: Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır” dedi.

27 Ekim 2011: Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 1999 yılından beri toplanan Deprem Vergileri’nin duble yol ve sağlık harcamalarına aktarıldığını açıkladı. Marmara Depremi sonrasında geçici olarak çıkartılan, daha sonra AKP hükümeti tarafından kalıcı olan vergilerden bugüne kadar yaklaşık 46 milyar TL (yaklaşık 25 milyar USD) gelir elde edildiği belirtildi. Marmara Depremi’nin hasarının Dünya Bankası’ndan gelen yaklaşık 1,3 milyar TL’lik (yaklaşık 1 milyar USD) kısmı hariç yaklaşık 7 milyar TL olduğu düşünülürse, 5 katı vergi toplandığı uzmanlar tarafından kolayca hesaplandı.

27 Ekim 2011: Müge Anlı ve Duygu Canbaş’a yaptıkları açıklamalar nedeniyle suç duyurusunda bulunuldu.

29 Ekim 2011: Deprem Vergileri’nin sağlık ve duble yol için harcandığını açıklayan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e destek Hüseyin Çelik’ten geldi: “Deprem vergisi diye bir vergi yok. Özel İletişim Vergisi var. Bunlar devletin kasasına akıyor. Paraları Bakan Mehmet Şimşek Bey cebine mi attı? Villa mı yaptırdı?” diyerek tepkisini gösterdi.

30 Ekim 2011: AKP iktidarının neden dış yardım almak istemediğini Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay açıkladı: “Öncelikle kendi potansiyelimizi görmek amacıyla arama kurtarma yardım ekiplerini beklettik”.

30 Ekim 2011: İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Diyanet İşleri Başkanı ile Van’ı ziyaret etti. Dağıtılan yemekleri çok beğenen Şahin “Biz de mi buraya bir çadır kursak acaba” dedi. Ardından Çadır Kent’teki çadırların güzelliğine hayran kalan Şahin “Koskocaman sarayda oturuyorsunuz” açıklamasını yaptı. Şahin’in bu açıklamasından iki hafta sonra çadırda yaşayan 7 yaşındaki Deniz bebek soğuk nedeniyle rahatsızlandıktan sonra öldü.

31 Ekim 2011: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı sırasında kaçak yapılara göz yuman Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Van Depremi’nin ardından “Belediyeler de müteahhitler de, denetim elemanları da bu ihmallerin cinayetle, intiharla eşanlamlı olduğunu artık kabul etmek durumundadırlar” dedi.

1 Kasım 2011: Başbakan Erdoğan, Özel İletişim Vergisi adı altında toplanan Deprem Vergileri’ni kastederek “Deprem vergisi diye bir şey yok” açıklamasını yaptı.

6 Kasım 2011: Japon Association for Aid and Relief (AAR) adlı yardım ekibinde görev yapan Ota, Konnai ve Miyazaki, Erciş’te satın aldıkları kurbanlık etleri depremzedelere dağıttılar.

9 Kasım 2011: Van ikinci kez yıkıldı. 5.6 büyüklüğündeki deprem nedeniyle birçok bina yıkıldı. Deprem sonrasında ölü ve yaralı sayısı da hayli fazla.

10 Kasım 2011: İkinci depremde yerle bir olan Bayram Otel’e ‘Hasarsız Raporu’nu kimin verdiği soruları yanıtsız kaldı. Bayram Otel’in sahibi Aslan Bayram ilk deprem sonrasında Bayram Oteli kontrol ettirdiğini, herhangi bir hasara rastlanmadığını söyledi. Aslan Bayram 1 gün sonra bu açıklamasını “hasar tespiti için başvurmuştuk ama hiçbir işlem yapılmadı” diye değiştirdi.

10 Kasım 2011: Japon Association for Aid and Relief (AAR) adlı yardım ekibiyle Türkiye’ye gelen ve çalışmalarda bulunan Miyazaki ne yazık ki Bayram Oteli enkazı altından ölü olarak çıkartıldı.

10 Kasım 2011: Bayram Oteli’nin enkazındaki çalışmaları izlemek için enkaz yakınına gelen hükümet yetkilileri Beşir Atalay, Recep Akdağ, Taner Yıldız ile Van Valisi Münir Karaloğlu bölgede toplanan depremzedeler tarafından protesto edildi. Bu protestoya polisin tepkisi sert oldu. Polis biber gazıyla gruba müdahale etti. Biber gazının dozu fazla kaçınca, enkazda çalışan ekipler de nasibini aldı.

10 Kasım 2011: Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Yarından itibaren (11 Kasım) ekiplerimiz Van’da, baştan sona hasar tespitine başlayacaklar” dedi. Bu kararın veriliş tarihi ile ilk depremin gerçekleşme tarihi arasında 19 gün vardı.

12 Kasım 2011: Bayram Oteli enkazında kalan DHA emekçileri Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir’in cansız bedenlerine ulaşıldı.

13 Kasım 2011: 7 yaşındaki Deniz Olgun çadırda yakalandığı hastalıktan ötürü öldü. Baba Enver Olgun “Tüm müracaatlarıma rağmen çadır alamadım. Kendi imkânlarımla bahçeye naylondan barınak yaptım. Kızım enfeksiyon kaptı ve rahatsızlandı. Soğuktan ötürü de hastalığı iyice ilerlerdi, havale geçirdi. Götürdüğüm Batman’daki hastanede de hayatını kaybetti” dedi.

14 Kasım 2011: Van Valisi Münir Karaloğlu, ilde meydana gelen 5.6 büyüklüğündeki depremin, 7.2 büyüklüğündeki birinci depremden daha yıkıcı olduğunu belirterek, kamuoyunun duyarlılığının devam etmesi gerektiğini söyledi.

14 Kasım 2011: Van’ı yeniden ziyaret eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bakanlarına kızgınlığını şu sözlerle dile getirdi: “Siz, bana sorunu tam anlatmamışsınız. Burada sorun çok daha ciddi. Kış şartlarında Van’daki vatandaşlarımızın acil sorunlarına hemen çözüm bulmalıyız”. Oysaki Başbakan daha önceki açıklamalarının tamamında olayın tamamen kontrolleri altında olduğunu, ulaşılmayan tek bir hanenin olmadığını söylemişti.

14 Kasım 2011: İkinci depremde yerle bir olan Bayram Otel ve Aslan Otel hakkında soruşturma başlatıldı.

15 Kasım 2011: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir gün önce söylediklerini unutarak:  “Van depremi hükümetimiz için başarılı bir sınav oldu” açıklamasını yaptı. Başarının hangi konuda olduğuna dair herhangi bir açıklama ise maalesef yapılmadı.

15 Kasım 2011: Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar “Türkiye, enkaz kaldırmada dünyaya parmak ısırtacak kadar başarılıdır” açıklamasını yaptı.

18 Kasım 2011: Van’ın Karpuzalan Köyü’ndeki çadırlardan biri içerisinde kurulu sobanın alev alması sebebiyle yangın çıktı. Yaşları 6 ve 12 olan iki çocuk hayatını kaybetti. Yaralılar hastaneye kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı.

21 Kasım 2011: Van’da çadırı olmayan Örgün ailesinin kendi imkânlarıyla kurduğu barakada rahatsızlanan 6,5 yaşındaki Öznur kaldırıldığı hastanede yaşama veda etti.

Bu yazı 24 Kasım 2011’de Birgün’de yayımlandı.