Kitap fuarlarının rengi ‘sahaflar’
11. Bursa Kitap Fuarı 9-17 Mart tarihlerinde Bursalılar’la olacak. Yüzlerce yayınevinin katılacağı fuara İstanbul’dan altı sahaf da katılıp, kendilerine ayrılan bölümde fuarın rengi olacaklar. Çeşitli etkinliklerle binlerce kitap dostunu ağırlayacak fuarda 500’ü aşkın yazar da okurlarıyla buluşacak. Fuarın süreceği 9 gün boyunca söyleşiler, paneller, şiir dinletileri, imza günleri, çocuk etkinlikleri gibi 70 kültür etkinliği de fuara hareket katacak.
Fuarın başlamasına birkaç gün kala, Bursa’ya hareket etmeden, henüz kolilerini hazırlamakta olan İstanbullu sahaflarla bir araya gelip hem fuarı, hem de sahafçılığı konuşalım istedik. Vapurun arkasına oturup çayımızı içme fırsatı veren kainat o gün güneşi de beraberinde getirince neşemizle önce Beyoğlu’na, sonra da Kadıköy’e uzandık. Kitaplar, anılar, kentin henüz bozulmamış silueti, martılar, sıcacık çayımız ve vapurda efil efil esen rüzgâr; hepsi nostaljik İstanbul’un bizce ayrılmayan birer parçaları…
İstiklal Caddesi’nde alışık olmadığım bir saatte ve insan seyrekliğinde bir süre yürüdükten sonra, Turkuaz Sahaf’a ulaştım. Nedret Abi ve Seyit Abi ile burada buluştuk. Çaylar masaya gelir gelmez, sohbet de başladı… Öğlene doğru pek de ayrılmak istemesem de, sohbet çok keyifli gelmiş olsa da Kadıköy’e Pami Sahaf’a geçmem gerekiyordu. Yol üstünde Beyoğlu’nda Ziya Abi’yle de söyleşip Kadıköy’ün yolunu tuttum. Burada da beni Bayram Abi ve Tolga bekliyordu. Bir saat süren söyleşi nasıl bitti ben de anlamadım. Yarım günüm kitapların, efemeraların, kartpostalların, afişlerin ve anıların arasında geçti. Kitaplar ve bu eski materyaller içinde olmak inanın huzur veriyor, insanı rahatlatıyor.
Sahaflarla konuşurken çok şey öğrendim, çok şaşırdığım anlar oldu. Kimisi tesadüfen bu mesleğe girmiş, kimisi ise kendisini bildi bileli kitapların içinde. Kimisi evlenince maddi sıkıntı sonrasında elindeki kitapları satarak para kazanmaya başlamış, kimisi ise 1980 Darbesi sonrası torbalarla gizli gizli kitap taşımış evine… Birbirleriyle rekabetten daha ziyade paylaşan, kendisine yaramayanı işine yarayacağını bildiği arkadaşına veren, sadece fuarlar, festivaller süresince değil birçok zaman birbirlerine destek olan, aynı otelde kalan, aynı yerde yemek yiyen, aynı otobüsle yolculuk eden, proje geliştiren, fikir üreten bu sahafların günümüzde pek de unuttuğumuz bu paylaşımcı özelliğini canlı canlı yaşayıp, derin bir iç çektim diyebilirim…
Sahaflığın artık fuarlarda, festivallerde boy göstermesi nasıl oldu?
Nedret İşli – Her şey aslında 2008 yılındaki Galata’da yapılan Sahaf Festivali’ne dayanıyor. Beyoğlu Belediyesi’nin katkılarıyla 2008 yılında yapılan ve çok beğenilen festival sonrasında aynı yıl, bu kez Gezi Parkı’nda yaptığımız festival sahafçılık adına dönüm noktası oldu. Sonrasında her yıl tekrarlanan Sahaf Festivalleri, fuar katılımları ile sahafçılık pasaj içlerinden dışarı çıktı. Öncesinde ancak bir müzayedede sansasyonel bir fiyat ortaya çıkarsa sahaflardan bahsediliyordu. Müzayedelerde çok nadide ürünler de olurdu ama basının ilgilendiği kısım bir kitabın binlerce lira etmesiydi. Haberlerdeki başlık da genelde hep aynı olurdu: “Bitpazarına nur yağdı!”
Fuarlara neden katılıyorsunuz, tek amaç para kazanmak mı?
Seyit Kaya – Gelen kitleye sahaf alışkanlığı kazandırmak önemli. Bir yandan da kitapların ilk baskılarının önemini, ellerindeki eski kitapların değerini anlamaları için de fuarlara katılımı önemsiyoruz. Elbette para kazanmak da işimizin en önemli gayesi.
Bayram Koç – Elbette ticari bir yanı olmak zorunda. Fuarlar neredeyse iki hafta sürüyor. Öncesinde malzeme hazırlıkları, ürünlerin fuarın yapılacağı kente nakledilmesi, bizlerin yol masrafı ve iki hafta otelde konaklamamız, yemek içmek derken binlerce lira eksi ile fuara başlıyoruz. Artık Ordu, Malatya, Adana gibi kentlerde düzenlenen fuarlara davet alıyoruz. Bu da güzel bir gelişme tabii ki. Çünkü bizlerin fuarlara ayrı bir renk kattığımızı düşünüyorlar.
Nedret İşli – Sahaflarla ilgili ne kadar haber çıkarsa, ne kadar adımız duyulursa, ne kadar fazla fuara ve festivale katılırsak bizler için de, sektör için de, müşteriler için de o kadar avantajlı. Çünkü kitap akışı ancak bu şekilde hızlanır. Kitleyi genişletmek çok önemli…
Bursa Kitap Fuarı’na katılan sahaflar olarak ne tür materyaller standınızda olacak?
Tolga Gürocak – Sahaflar arasında benzer şeyler elbette var ama birçok sahafın uzmanlaştığı alanlar farklıdır. Örneğin Bursa’ya ben on bin dolayında çizgi roman ile gidiyorum. Tabii ki Bursa’ya özgür kitaplar, dergiler, Cumhuriyet’in ilk yıllarından kalan gazeteler de yanımda olacak. Ayrıca Bursaspor’a ait afişler, dokümanlar ve nadide parçaları da sayabilirim. Seyit abi plakları ile aramızda olacak ve kulaklarımızın pasını 9 gün boyunca silecek. Elbette Bursalı plak severler de bundan önceki yıllarda olduğu gibi plakları incelemeye, satın almaya gelecekler. Bayram abi geniş bir yelpazede kitap, kartpostal, belgeler, yazmalar, fotoğraflar ve Osmanlıca kitaplarla standını güzelleştirecek. Nedret abi efemeraların yanı sıra, Bursa’ya ait birçok kitap getirdi. Ayrıca kendi Bursa koleksiyonu için de alışveriş yapacağını tahmin ediyorum. Ziya abi de afiş ve posterler için tasarladığı çerçevelerinden örneklerle, gravürlerle, orijinal ve reprodüksiyon kartpostallar ile fuardaki yerini alıyor.
AHMET KAYA PLAĞI NADİDE
Peki, fuara taşıdığınız en değerli malzemeniz nedir?
Ziya Gönenç – Aslında çok da önemli şeyler götürmüyorum. Ama 150 yıllık gravürlerin, özellikle de Bursa ile alakalı olanların büyük ilgi çekeceğini düşünüyorum.
Seyit Kaya – Ahmet Kaya’nın ‘Yorgun Demokrat’ plağı benim standımın bu fuardaki en önemli malzemesi. Değeri 1.000 TL. Çünkü çok az sayıda basılmış ve bir kısmı da toplatılmış. O yüzden piyasada bulmak oldukça zor. Zaten Ahmet Kaya’nın iki albümüne plak yapılmış, bir tanesi Yorgun Demokrat, o da Bursa’da olacak.
Tolga Gürocak – 1966 – 1969 yılları arasında, 199 sayı yayımlanan haftalık Fotospor Dergisi’nin tüm sayılarını Bursalı spor severler için standımın en özel yerine yerleştireceğim. Fiyatı ise tekmili birden 2.000 TL olacak.
İnsanlar bir şey biriktirdikleri için alışverişe geliyorlar. Ya siz koleksiyon yapıyor musunuz?
Bayram Koç – Tabii ki biriktiriyoruz. Bu işin en keyifli yanı da bu. Kitapları sevmezsen bu işi yapamazsın zaten. Ben imzalı kitap biriktiriyorum. İçlerinde Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Cemil Meriç, Hikmet Kıvılcımlı, Edip Cansever gibi önemli isimlerin kendi imzasını taşıyan 200’e yakın kitabım var.
Tolga Gürocak – Aslında birkaç şey biriktiriyorum. Şu anda elimdeki ayraçların sayısı 15 bini geçmiş durumda. Ama benim gözüm gibi sakındığım koleksiyonum 700’ü aşkın parça ile Çinegeneler koleksiyonum. Geçen yıl sergisi de yapılan koleksiyonumu daha da geliştirmek elbette hedefim.
1800’DEN GÜNÜMÜZE ROMANLAR
Her şey Tolga Gürocak’ın, Osman Cahit Kaygılı’nın ‘Romanlar’ adlı kitabını okuduktan sonra başlamış. Sonrası yirmi yılda Romanlar’a ait kartpostal, kitap, ayraç, gazete kupürleri, rozet, plak, fotoğraf, film afişi ve benzeri 700 parça nadide eser ile Romanlar’a ait çok sıkı bir külliyat ortaya çıkmış. 2012 yılında Beyoğlu Belediyesi’nin katkılarıyla Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi’nde bir de sergisi olan koleksiyon her geçen gün daha da büyüyor.
Bu yıl Bursa’daki fuara sadece İstanbul’dan altı sahaf katılıyor. Farklı ürünleriyle, birçok kitapseverin en çok fotoğraf çektirdiği bölümün sahipleri olan sahaflar, fuarların rengi olduklarını ifade ediyorlar. İstanbul, İzmir, Kocaeli, Bursa gibi illerde yapılan fitap fuarlarına katılan sahaflara Ordu, Malatya, Adana gibi illerden de davet var. Geçmişte kitap fuarlarına alınmayan, idareciler tarafından ‘konsepte uymadıkları’ ifade edilen sahaflar bugün kendilerini kabul ettirmiş görünüyorlar. İstanbul’dan Bursa’ya yola çıkacak sahaflar Turkuaz Sahaf – Nedret İşli, Levant Koleksiyon – Ziya Gönenç, Edebihayat Sahaf – Seyit Kaya, Pami Sahaf – Tolga Gürocak, Kırkambar Sahaf – Bayram Koç ve Nostalji Sahaf – İzzet Yılmaz da fuardaki yerlerini aldılar, standlarıyla renkli görüntüler oluşturdular.