Karavanlarım – Rubin | VWT4 (2013-2019)

Karavanlarım – Rubin | VWT4 (2013-2019)

 

1. BÖLÜM: MERHABA RUBİN, MERHABA YENİ MACERA

Ağustos 2014

2007 – 2011 yılları arasında Volkswagen T2’miz ile Türkiye’de birçok gezi ve kamp yapmıştık. Hatta yurtdışına da araçla ilk ve tek çıkışım o aracımla olmuş, arkadaşlarımızla gerçekleştirdiğimiz Atina’ya dek süren bir rota yapmıştık. 2011’den bugüne zaman zaman Vosvosumuzla çadırla kamplara devam etsek de ilk ferahladığımız anda bir camper almak niyetimiz vardı. Bunu da 2013 Mayıs ayında gerçekleştirip karavanlı kamplara dönüş için ilk adımı attık!

Aldığımızda içi boştu Volkswagen T4’ümüzün. 2,4 dizel, 1997 model bir çıtır. Çıtır derken, 73 model bir T2’den sonra bize çıtır geliyor haliyle… Yüksek tavan, orijinal. Kapıda bekleyen 70 model Doli’miz zaten ailemizin ferdi. Satmak gibi bir niyetimiz yok. Bu yeni yol arkadaşımızla da bakalım ne kadar kilometre yapıp, ne kadar yer göreceğiz.

Aracı Sakarya’dan aldık ama Bolu plaka. Değiştirmeyi düşünmüyorum, zira gayet iyi bir rakama Trafik Sigortası yaptırdım, belki seneye de yine indirimli olur. İçini nasıl yapacağıma bir türlü karar verememiştim ama sanırım artık belli. Bu süre zarfında kendisiyle 2 bin km civarında yol yaptık. Assos’a giderek, bir de orta uzunlukta yol yaptık. Alıştık diyebilirim. En başta haldır huldur içine girişmememizin maddiyat haricindeki bir diğer nedeni de buydu: Alışmak…

Eşim Burcu’nun rahat kullanacağı bir araç olması iyi oldu. Uzun yolculuğumuzda Ezine’ye dek o kullandı ve gayet rahattı kendisi açısında.

Aldığımızda ufak tefek sorunları vardı ama şu anda neredeyse hepsi halloldu. Ön takım tamamen yenilendi. Ön cam çatlaktı yenilendi. Arka kapı kolu yoktu, geldi ve takıldı. Arka kapı lastikleri, tampon, silecekler, sürgü kapı mekanizmaları vs…

İçinde tam klasik VW T4 High-pope Westy dizaynınına yakın bir dizayn kullanmayı düşündük. Yani sürgü kapıyı açınca karşıda mutfak ve lavabo, yanında üstten açılır 12V buzdolabı ve arkada açılır yatak. Üstte ve yanda dolaplar.

Isıtıcı olarak Eberspacher D2, buzdolabı olarak 50 litre Indelb düşünüyoruz. Güneş paneli ve yaşam aküsü de olacak.

İşlemlere 2-3 hafta önce başladık. Bu sayfadan sıra sıra paylaşacağım. Hepimize, birlikte güzel anılar biriktirmemize vesile olur umarım.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

 

2. BÖLÜM: İLK BAKIMLAR VE İZOLASYON

Bir önceki mesajda da belirttiğim gibi; aracı uzun süre kullanmak istediğimiz için ön takımda lokal problemler ya da “bu şekilde de kullanılır abi” denilen neredeyse her şeyi değiştirdik. Rotbaşları, rotiller, ön ve arka balatalar, aks kafaları, viraj zımbırtıları, salıncak burcu, vites takozu, direksiyon körüğü gibi… Niyetimiz kısa süre sonra en azından buralardan bir sıkıntı duymamaktı. Motor bakımı da yapıldı. El freni, gaz freni de değişti.

Bu esnada kırık olan sol ayna ve çatlak olan ön cam da değişti. Sürgü kapı mekanizmalarında hafif bir takılma vardı, tüm aparatları yenilendi. Arka kapı lastikleri, stoplar da yenilendi. Aldığımızda arka kapının kolu yoktu, o da yurtdışından geldi ve değişti.

Şu anda hali hazırda arka kapıda bir kasma, motorda rolantide bir yükseklik, egzozda ufak bir delik ve rolantide çalışırken gelen tatlı bir ses var. Bunlar da tüm işlemler bittikten sonra tek günde halledilebilecek türden şeyler.

İzolasyon Genel Bilgilendirmesi

Zeminde önce 8 mm kavak kullanmıştık. Birkaç karavancı abimizle istişare edince bunun ince olduğunu, biraz daha kalınlaşması gerektiğini söylediler. Düşününce haklı olduklarına kanaat getirdik ve zemine 12 mm kavak daha kestirdik. Yani şu anda 8+12 mm = 20 mm’lik bir zemin oluştu. Arasına ağaç tutkalı sürdük ve vidaladık birbirine. Zımba gibi oldu.

Ayrıca yan ve tavan için de 4 mm kavak kontra kullandık. Tüm kalıpları çıkarttık. Birkaç zayi sonrasında oldukça iyi bir iş çıkarttığımızı düşünüyorum. (Eline ilk kez dekupaj, tornovida, testere, zımpara alan benim için tabii ki)

İzolasyon olarak da 12 mm’lik gri esnek strafor kullandık. “Radyatör arkalığı” diye geçiyor ve bir tarafı parlak folyomsu. Tavanı tamamen bununla kapladık. Zemindeki ahşabın altına da bundan koyduk. Yan duvarların bir kısmını bununla, bir kısmını 35 mm’lik sert strafor ile kapladık.

Tüm malzemeyi kavak kontra kullandık. Hem daha hafif, hem suya daha dayanıklı. Fiyatı diğerlerine görece daha pahalı. İzolasyon için de cam yünü kullanmak istemedik.

Temizlik

Aracı ilk aldığımızda içerisinde halıfleks döşeliydi. Bizden önceki sahibi mobilya işi yaptığı için her yerden ahşap toz, talaş, vida, somun vesaire çıktı. Hatta bazı yerler çamur içindeydi. Aracın arka kısmında kalan tüm döşemeleri söktük ve temizledik. Temizledikten sonra ortaya çıkan zeminde yer yer pas ve çürükler vardı. Çürük sayısı tahminimizin altındaydı. Bu noktalara fiber astar çekildi. Üzerine ise birer gün arayla iki kat anti pas sürüldü fırçayla. Zemin artık tertemiz.

Sürgü kapı ve hemen karşısındaki kısmın camlarını açtırdık. Bu kısımlara sürgü cam takıldı. Uygulamayı İkitelli’deki Aystar firması yaptı. Gayet de güzel oldu gibi.

İzolasyon Detayları

Yukarıda da yazdığım gibi araç içindeki tüm ahşap işçiliğinde “kavak kontra” kullandık. Fiyatı her ne kadar biraz daha pahalı olsa da suya dayanıklılık oranı ve hafifliği sebebiyle bu kararı aldık.

Yan duvarlar, arka ve sürgü kapılar ve tavanı tamamen radyatör arkalığı ve strafor ile kapladık. Bu malzemelerin üzerine yine kavak kontranın 4 mm’liğini kullandık. Kalıplarımız yoktu, deneyerek kendimiz çıkarttık. Dekupaj daha önce kullanmamıştık, ilk kez kullandık. Bu malzemelerin de arkasına yine zeminde de kullandığımız ahşap altına kullandığımız “radyatör arkalığını” kullandık. Silikona benzeyen bir malzeme ve bali gibi bir malzeme ile ahşaba yapıştırdık. Sadece geniş boşluklar olan yerlerde 30 mm’lik sert straforla destekledik. (Bu kalın ve sert strafor araç seyir halindeyken “ciyk, cuyk” sesler yapabilir. Eğer yaparsa sökeceğiz.)

* Radyatör arkalığını denen malzeme 12 mm kalınlığında, bir tarafı alüminyum folyo gibi parlak, diğer tarafı sıkıştırılmış strafora benzeyen ama strafor gibi sert olmayan, her türlü kıvrılabilecek esnekliğe sahip bir malzeme. 50×100 cm ebatlarındaki plakaları kullandık.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

3. BÖLÜM: DÖŞEME ve HAVALANDIRMA

Döşeme ve havalandırma da olunca camperımız yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Tüm kalıpları çıkartmamız, kesmemiz, arada bir hata yapıp yeniden Bauhaus’a gidip malzeme almamız 2 gün sürdü. Tüm kalıpların arkasına izolasyon malzemelerini de yapıştırıp Hasanpaşa’daki Döşemeci Murat Usta’ya aracı bıraktık. İki gün sonra da hazır halde aracımızı aldık. %100 içime sinmeyen yerler olsa da ufak ufak derlenip toplanması bile anlamlıydı bizim için.

Tavanı açtırıp buraya bir havalandırma takmak istiyorduk. Bu sebeple de internetten 40×40 cm ebatlarında Dometic marka bir havalandırma sipariş ettik. Fiberi kesip, monte etmeye pek cesaret edemedik. Bu sebeple bu uygulama için Moda Karavan’dan destek aldık. Yaklaşık yarım saatte montaj tamamlandı.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

4. BÖLÜM: DİZAYN ve YATAK ALANI

Dizayn konusunda daha önce de belirttiğim üzere T4 California dizaynında karar kılmıştık. Bire bir aynısı olmasa da dizaynımız aşağıdaki görselde…

Yatak konusunu da seyir halindeyken çek-yat tarzı bir şeyle çözmek istedik. Demir profil üzerine 18 mm’lik kavak kullanıldı. 190 x 115 cm dolayındaki yatak ölçüsünün arka taraftaki kullanım alanı biraz daha geniş. Ayrıca arka tarafın bir köşesinde ufak bir gömme dolap da olacak. Buzdolabı ise dolap içinde değil açıkta duracak. Çekyatın özelliği açılırken (yani yatak olurken) 10 cm yükselmesi. Bu sayede hem çekyat altını, hem de arkada kalan alanı 10 cm yüksek kullanabileceğiz.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

5. BÖLÜM: ÖNEMLİ İKİLİ: “ISITICI VE BUZDOLABI”

Isıtıcı konusunda fiyat/performansa göre karar verdik ve Ebersbacher Airtronic D2’de karar kıldık. Tam gaz çalıştırıldığında saatlik tüketimi 0,28 litre motorin. Yalnız yaptığımız izolasyonun faydasını göreceğimizi ve yakıt değerlerimizin minimum seviyede olacağını düşünüyorum.

D2 ufak bir alet. Zaten araç içinde ölü olarak düşündüğüm bir noktaya montaj yaptırdım. Borusu gece uyurken yüzüme üflemeyecek bir yerden, çekyatın altında uygun bir noktadan çıkacak. Henüz o kısımlar tamamlanmadı ama alet çalışıyor, test edildi.

Montaj konusunda ısrarla aracın altına montaj yapılması gerektiğini söylememe, yurtdışındaki örneklerin görsellerini göstermeme, yurt içinde alta montaj yaptıran arkadaşların referanslarını iletmeme rağmen aracın altına montaj yapmak istemediler. Tamam, aracın altına yapılan montaj aracın içine yapılan montaja göre en az 2-3 kat işçilik ve emek gerektiriyordur. Ama taktıramadım alta. En sonunda kabul etseler de “su alırsa, bişey olursa karışmayız” diyen ustanın gözlerinden sanki iki vidayı eksik sıkıp, ilerde olası bir sorunda haklı çıkmak isteyeceğini sezdim. Bu sebeple de “peki içeri takın” dedim. Ama ilk sorunda, arızada veya sevimsizlikte aracın altına aldıracağım şerhini de ekledim.

Buzdolabını da ısıtıcı gibi Açsa’dan aldım. Buzdolabında üstten kapaklı, hem 12V hem de 220V çalışabilen 50 litrelik IndelB TB51A modelini seçtik. Tezgâhın hemen yanına koymayı düşünüyoruz. Ama dolap içine koymayıp hava sirkülasyonunun daha sağlıklı olmasını planladık. Dışarda duracak, sadece bir noktadan sabitleyebiliriz. Gerek kalmayabilir de…

Ürün detaylarına http://www.acsagroup.com/ linkinden ulaşabilirsiniz.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

6. BÖLÜM: ZEMİN KAPLAMASI

Zemin kaplamasında mineflodan daha kalın bir malzeme kullanıldı. Yırtılmaya, darbeye, suya dayanıklı bu malzeme solüsyon ile yapıştırıldı. Uygulamayı İkitelli’deki Aystar firması yaptı. Zemin kaplamasının sürgü kapı ve arka kapı kısımlarındaki kısımlarına ise alüminyum sac dönüldü. Bu saclardan sürgü kapı kısmındaki bölüm oldukça uğraştırsa da fena işçilik çıkmadı diyebilirim. 4 parçadan oluşan alüminyum kısım kaynakla yekpare hale getirildi.

Uygulamayı Aystar’da yaptırdım. Sürgü camları da onlar yapmışlardı. İnternet sitesi şöyle: http://www.aystar.com.tr/

Uygulama yaklaşık 1 saatte bitti. Fakat ben arkaya ve yana fotoğraflarda da göreceğiniz alüminyum çıtalardan taktırdım. Arka hemen takıldı ama sürgüdeki kavisli kısım bayağı oyaladı. Üst ve karşı alın 4 parça halinde çalışıldı, sonra da kaynakla bu hale getirildi.

Malzeme dediğim gibi mineflonun en az iki katı kalınlığında bir malzeme.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

7. BÖLÜM: MUTFAK (Ocak, Lavabo, Masa)

Volkswagen T4’lerde mutfağı arka tarafta kullanan model aslında daha efektif bir alan yaratıyor. Karavanın dizaynına başlamazdan evvel Mehmet Hoca ile uzun uzun konuşup, bizzat aracını incelemiştim. Ama sonrasında camperda iki kişi olmamız ve biraz daha ferah bir araç istediğimiz için o dizayndan vazgeçip, mutfağın sürgü kapının karşısında olmasına karar verdik.

Zemin, tavan, yanlarda ve çekyatta kullandığımız gibi mutfakta da kavak kontrayı tercih ettik. 18 mm’lik kavak kontradan üretime başladık. Bu noktadan sonra aracın şekle şemale bürünmesinin başlıca mimarı Bülent Soyman’dır. Hazır adı geçmişken teşekkür ederim kendisine.

Evet, kendisine çıraklığımla geçen süre zarfında ilk el attığımız kısım mutfak oldu. Gerçi son rötuşları da yine mutfakta yaptık. Zira mutfak bitti, ama kaplama/boyama için bir tanıdık vasıtasıyla yaptıracağımız için biraz beklememiz gerekiyordu. Biz de o esnada diğer işlemlere vakit ayırdık. Ama ben burada mutfağın ilk halinden, şu an geldiğimiz %95’lik kısma kadarki fotoğrafları paylaşacağım.
Lavabo ve ocak konusunda marka tercihimiz Smev oldu. Dalgıç pompa ile değil de hidrofordan çalışan musluk istedik. Lavabo içine de kıvrılabilen tip aldık. Alışverişi Marintek’ten yaptık.

Mutfak ölçümüz 115 x 45 cm olarak tasarlandı. Bunun 80 x 45 cm’si ocak ve lavaboya ayrıldı. Kalan brüt 35 cm ise tezgâh oldu. Dolap kısmı ise 3’a ayrıldı. Orta kısım üç çekmece, yan taraflar kapaklı dolap oldu, içleri raf olarak belirlendi. Mutfak ve dolaplarda kullanacağımız kulplar oldukça maliyetliydi ama gayet başarılı cisimcikler!

Ocak için ufak tüp kullandık. Bir tane de yedek ufak tüp alıp araçta bulunduracağız. Ufak tüp ile ocak arasına bir dedantör edindik. Ama öyle her yerde yok. Aklınızda bulunsun ufak tüplerin üzerine takılarak aydınlatma veya ısınma amaçlı kullanılan “lüks” denen aletlerin dedantörü bu iş için uygun. Gerçi biz dişlerinin kısa olmasından dolayı tornada birkaç diş daha açtırıp emniyeti iki katına çıkarttık. Size de tavsiye ederiz.

Masa için hem portatif olabilen, istenirse sabit hale getirilebilen bir sistem yaptık. Tezgâh üzerine monte edilebilen bir masamız var. Zamanla, kullanım durumumuza göre kendisiyle yola devam edip etmeme konusunu gözden geçireceğiz. Ama şimdilik gayet işlevsel…

Mobilyalarla birlikte mutfağımız da geçtiğimiz hafta boyandı. Ele avuca gelir halde artık. Birkaç küçük ayar ve birkaç kulp eksiği kaldı.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

8. BÖLÜM: SU TESİSATI

Araçtaki belki de en minimum maliyetli kısım “su” işi. Ama en riskli ve en meşakkatli, emek isteyeni de su! Neden mi, anlatacağım…

Öncelikle camperımız için 100 litrelik bir su deposu edindik. Uygun ebat bulmak zor oldu. Aslında bulamadık da. Depo için arka kısımda yatağın alt kısmında, çekyat kısmının arkasında bir yer belirledik. Bu ayırdığımız yere uygun depo bulmayınca (daha doğrusu yükseklikten kurtarmayınca) çekyatın ve arka tarafta kalan yatağın ana kasası olan demir ayaklarını yükseltmek zorunda kaldık.

Bu deponun uygun bir noktasına hava alması için bir delik deldik ve ince bir hortum geçirdik. Su dolarken hava yapmamasını sağlıyor. 4,3’lük hidrofor, dışarıdan duş olarak kullanmak için fıskiye ve dışarıdan su alabilmemiz adına bir depo kapağı edindik. Suyun daha tazyikli akmasını istiyorsanız 4,3 rakamından daha büyük bir model, daha az tazyikli akmasını istiyorsanız daha ufak bir hidrofor alabilirsiniz. Bu oran dakikada akan su miktarını litre cinsinden göstermekte. Fıskiye yapacaksanız iyisini alın, zira iki gün sonra su kaçırmaya başlarsa malzeme yüzünden aracınızı su basabilir. Su konusunda zaten genellikle iyisini alın diyebilirim. Muhtelif boylarda ve uzunluklarda hortum, kelepçe, ara aparatlar da aldıklarımız arasında. Malzemelerin bir kısmını Karaköy’de bir marinciden, bazılarını da su tesisatçısından edindik.

Depo çıkışına hidroforu bağladık. Sonra iki çıkış yapıp birini mutfaktaki lavaboya, diğerini ise duşa yolladık. Bu duş araç içinde değil, yaz mevsiminde, deniz kıyısında veya uygun ortamlarda araç dışında işe yarayacak. Her ihtimale karşı, temkinli olmayı sevdiğimizden ikisine de ayrı ayrı vana koyduk. Depoya suyu dışarıdan doldurmak için de pançla aracı deldik, kalın bir hortum döşedik. Dışına da kapağı takıp, silikonladık.

Sonuç; sorunsuz çalışan bir su tesisatı!

Not: Atık su için ilerde depo takmayı düşünüyorum. Ama T4’lerin belki de en biçimsiz tarafı tabandaki girinti ve çıkıntılar. Bu sebeple şu anda depoyu koyabileceğimiz uygun bir alan bulamadık. Şimdilik atık suyumuz “şor şor” dışarı akıyor.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

9. BÖLÜM: KENDİ ENERJİNİ GÜNEŞ PANELİNDEN ÜRETMEK

Araçta 220V’ye bağımlı kalmadan 12V ile her şeyimi çözmek istiyorum. Ki neredeyse tüm karavancılar da bunu istiyor zaten… Bu sebeple kaba bir hesapla ve tavanımın uygunluğuna göre güneş paneli işlemlerine sıra geldi.

Tavana 90W ve 50W olmak üzere iki adet güneş paneli taktırdım. 90’lık olan Mono, 50’lik olan Poli idi. Ellerinde o an olmadığı için Poli’ye evet dedim ve yaklaşık %10-12’lik kaybı bilerek ve isteyerek göze aldım. Malzemeleri EZG’den edindik. Güneş panelinden gelen enerjiyi aküye ‘düzgün’ bir halde göndermesi için Regülatör lazımdı, onu da Gezenbilir’de birçok kişinin alışveriş yaptığı Önder Bey’den 20A’lık ProVista marka olarak aldım. Aküleri de 2 adet 150’lik jel akü WING marka olarak edindim.

6’lık sigorta kutusu alıp her şeye ayrı bir çıkış yaptık. Hidrofor, ısıtıcı, buzdolabı, aydınlatma, çakmaklık/şarj ünitesi ve bu gibi. Kabloları elimizden geldiğince en iyisinden almaya gayret edip, hiçbir yerde ek kullanmadık. Mutlaka lehim yapılıp, makaron kullandık ve mümkün olduğunda elektrik bandından kaçındık.

Günlük ortalama tüketim ve üretim değerlerime göre bu sistemle en güneşsiz günde bile 4-4,5 gün enerjisiz idare edebiliyorum gibi görünüyor. Yaklaşık 1,5 aydır kullanım durumuma göre de sıkıntı yaşamadım.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

10. BÖLÜM: DOLAPLAR ve DEPOLAMA ALANLARI

Daha önce de yazdığım gibi camperımızın içinde üstümüze üstümüze gelen dolaplar istemiyorduk. Nihayetinde iki kişiydik ve az ama öz dolaplar istiyorduk. Bunun için de aracın ölü noktalarını kullanıp kendimize ferah bir alan yaratmak istedik.

Dört dolap yerimiz vardı ve bu yerler bize yeter gibi duruyor. Ön koltukların üstü, çekyatın altı, çekyatın üstü ve arka tarafta zeminle yatak arasında kalan kısım.

Bu kısımlarda da yine 18 mm’lik kavak kontra kullandık. Montaj öncesinde alıştırarak kapaklarımızı kestik. Mutfakta kullandığımız kilitleri burada da kullandık. Köşeler için 18’lik kavağın girebileceği oval alüminyum profiller aldık.

Aslında ilk etapta mobilyaları kaplama yapmayı düşünüyorduk ama sonrasında, hatta son gün fikrimiz değişti ve boya yapmaya karar verdik. Tüm malzemeler söküldü. Ne yazık ki işin en sıkıcı yanı bu. Monte ettiğiniz tüm malzemeleri tek tek sökmek. Sonra yerine denk gelecek mi, gelmeyecek mi sorularını sormak falan.

Neyse… Bir tanıdığımızın atölyesinde bu sökülen tüm parçaların budaklı, dokulu kısımları macunlandı, zımparalandı ve boyandı. Biz renk olarak gri istedik. Baktığımız birçok sitede gri mobilyalar hoşumuza gitmişti ve biz de uygulamak istedik. Bittiğinde renk tercihimiz bizi üzmedi diyebilirim. En azından şimdilik.

Boyama ve kuruma sonrasında da yeniden montaj yaptık. Şimdi ufak tefek işleri, rötuşları kaldı… Kulpların 1-2 tanesi hariç hepsi takıldı. Ufak ayarlar, bazı noktalara alüminyum L’ler attıktan sonra işlem tamamdır.

TEŞEKKÜRLER…

Karavanımı almaya Gökhan Özmansur’la gitmiştim. Beni çok motive etmişti, eksikleri olsa da almam yönünde telkinlerde bulunmuştu. İyi ki de bulunmuş. İzolasyon ve ilk başta yapılan işlemlerin çoğunda Mert Palut’un çok emeği vardır Rubin’de. Karavan haline gelmesinde ise Bülent Soyman büyük vaktini ayırmıştır. Çözülemeyecek sandığım işleri çözdü ve titizlikle uğraşmıştı. Benden daha fazla hakkı geçmiştir Rubin’e… Hepsine sonsuz teşekkürler

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

SON BÖLÜM: YOLLARDA GEÇEN YILLAR

Rubin’le Ege’nin Mayıs 2013’ten Eylül 2019’a dek tam 6,5 yılda binlerce kilometre yaptık. kamplar, yollar, arızalar, masraflar, güzel anılar, heyecanlar, yeni yerler, keşfedilen güzellikler ve birçok şeyi onunla yaşadık. Bozcaada’dan Gökçeada’ya, Kaş’tan Ege’nin kuzeyine, Thassos’tan Selanik’e, Bulgaristan’dan Arnavutluk’a, Sırbistan’dan Romanya’ya… Yaylalarda, etkinliklerde… Güzel anılardı.

(Fotoğrafların devamında, diğer bölüm devam ediyor…)

——

Eylül 2019

Sonradan adını “Rubin” koyduğumuz camperımız ile 6,5 yıl boyunca bol bol gezdik. Ege kıyılarına girdik çıktık. Yunanistan’a defalarca gittik. Balkanların neredeyse tamamını tavaf ettik. Birçok Vosvos, bus buluşmasına katıldık. Yurtiçinde ve yurtdışında kamplar yaptık. Nihayetinde bebeğimiz olduğundan daha geniş bir karavana geçmek için istemeye istemeye 2 Eylül 2019’da Rubin’le yollarımızı ayırdık. Kendisi Hülya Hanım ile yoluna devam edecek.

Ağustos 2022

Biz yolumuzu ayırmıştık ama Rubin’den bize haberler gelmeye devam ediyordu. Asker arkadaşım Adnan 3 sene önce camperımı satarken almak istemişti. Fakat o dönem olmamıştı. Kısmet mi diyelim ne diyelim, Hülya Hanım’dan Rubin’i aldı ve restorasyona soktu. Askerdeyken benim kamp-karavan merakıma gülümseyerek bakan ve kendisine çok uzak alışkanlıklar olduğunu söyleyen arkadaşım şimdi Türkiye’nin önemli karavan kiralama ve satış markası Ultra Karavan’ı kurdu. Hayat ilginç tesadüflere gebe… Rubin uzun süredir büyük reziyonda. 2024’te yeniden yollarda olacağını tahmin ediyor, heyecanla bekliyorum!