Çanakkale’den Kaş’a Türkiye turizmi ne noktada?
Üç hafta süren karavanlı Ege gezimizi tamamladık. Üç gece kamp alanında, yedi gece arkadaşlarımızın evinde, on gece de kamp harici uygun bir yerde konakladık. Ege’de birçok deliğe girdik, çıktık. Bu süre zarfında ülke turizmi üzerine 60’a yakın kişiyle konuştuk. Fiyatları değerlendirdik, insanları dinledik. Şimdi notlarımızı paylaşıyoruz.
Öncelikle rotamızı yazalım: Çanakkale, Altınoluk, Burhaniye, Pelitköy, Cunda, Ayvalık, Küçükköy, Dikili, Bademli, Çandarlı, Foça, Balıklıova, Mordoğan, İnecik, Kösedere, Karaburun, Dolungaz, Sarpıncık, Küçükbahçe, Ildır, Ilıca, Çeşme, Alaçatı, Bademler, Sığacık, Orhanlı, Karaot, Torbalı, Didim, Kıyıkışlacık, Ören, Akbük, Akyaka, Dalyan, Köyceğiz, Sarıgerme, Aşı, İztuzu, Yuvarlakçay, Göcek, Fethiye, Kayaköy, Gemile, Ölüdeniz, Kaş, Salda Gölü, Pamukkale, İzmir, Bozcaada.
20 gün süren bu turda yukarda yazan yerlerin bazılarında üç saat geçirdiğimiz de oldu, 3-4 gün kaldığımız bir iki yer de. Elde edilen bilgiler mutlak bir doğruluk taşımasa da gözümüzle gördüklerimizi, kulağımızla duyduklarımızı yazmak istiyorum.
YABANCI TURİST AZALDI
Hangi tatil lokasyonuna gidersek gidelim yabancı turistin azaldığına dair sözler duyduk. Kayaköy, Dalyan ve Köyceğiz yabancı turistin en azaldığı tatil beldelerinin başında geliyordu. Önce Rusya, sonra da referandum sürecinde Almanya ve Hollanda ile zirve yapan dış politika krizi yabancı turistin gelişinde olumsuz anlamda etkili olduğunu söyleyebiliriz. Elbette terör eylemlerinin yarattığı korku da bu olumsuz gelişmeyi tetikliyor. Buna rağmen en çok turisti bu yıl azalmasına rağmen yine de Dalyan’da gördük.
Yabancı turistin azaldığı yerlerdeki en büyük handikabın işletmelerdeki kalite düşüklüğü olduğu söyleniyor. Siyasi iklimin ve gerginliğin sona ermeden de yabancı turist sayısının artması pek olası görünmüyor.
Marinalarda da durum farksız. Foça, Kaş ve Göcek’teki marinalarda geçen senelere göre azalma olduğu söyleniyor. Yabancı turistler Yunan adalarını tercih ederken, yerli tekne sahipleri de marina yerine daha çok koylarda kalmayı tercih ediyor. Bazı marinalar bu kaybı önlemek için ücret politikasında geri adım atarken, bazılarında ise çeşitli kampanyalar yapıldığı belirtiliyor.
FİYATLAR YÜKSEK Mİ?
Bozcaada ile yakından alakam sebebiyle sıkça duyduğum söz “Bozcaada’da fiyatlar çok yüksek” oluyor. Aslında Alaçatı’da, Foça’da, Kaş’ta da belli bir kesim bu soruyu sıkça soruyor. Karşılaştırmalar ya Yunanistan sahil yerleriyle ya da Türkiye’deki farklı tatil beldeleriyle kıyaslanarak yapılıyor.
Bunun aslında böyle olup olmadığını araştırmanın en mantıklı yolu da Ege’de birçok yerden bazı fiyatları değerlendirmek olur diye düşündüm. Foça, Kayaköy, İzmir, Kaş, Bodrum ve Bozcaada fiyatlarını karşılaştırdım. Bu lokasyonlarda yer alan restoranların ürünleri fiyatları arasında en fazla %10 fark etttiğini söylemeliyim. Kalamarın porsiyonu bu saydığım yerlerde ortalama 30TL iken mezeler 12-16TL arasında değişiyor. Alkollü içkilerin fiyatları da en fazla %10-15 değişiyor. Benzer ürünleri ve masaları da kıyasladığımı eklemeliyim. Datça ve Bodrum’a bu rotada girmemiş olsak da aynı tarihlerde oralarda olan arkadaşlarımla fiyatları teyit ettiğimi eklemek isterim.
Bu lokasyonlara dahil etmediğim tek yer Alaçatı. Gezdiğimiz tatil beldeleri arasında bu fiyatların üzerinde kalan tek yer Alaçatı olarak göze çarpıyor. Ama Alaçatı işletmelerin dekor, özen, temizlik kıstasına göre de gözümüze en çarpan yer.
Son dönemde Yunanistan ile kıyaslama yapmak hepimizce moda. Yunanistan ile en büyük temel farklar hizmet kalitesi ve alkol fiyatları. Yunanistan’ın hangi bölgesine giderseniz gidin standardı yakalayacağınız bir hizmet kalitesi göreceksiniz. Bu çok önemli bir ayrım. Ben bu hizmet standardı, işletmecinin müşteriye saygısı ve işine özeni sebebiyle yıllardır Yunanistan’ı tercih ediyorum. Fakat iki ülke arasında mükellef bir masaya ödenecek hesap arasında ortaya çıkan farkın temel sebebi alkole Türkiye’de uygulanan yüksek verginin olması. Bunun dışında, yiyeceklerde, mezelerde, konaklama faaliyetlerinde, kamp alanı hizmetlerinde neredeyse fiyatlar aynı, hatta bazı noktalarda %10-15 oranında Yunanistan daha pahalı.
DOĞRU KARŞILAŞTIRMA YAPMALIYIZ
Bazen karşılaştırma yaparken yanılıyoruz. Örneğin Bozcaada’yı değerlendirirken buranın özelliklerine en yakın yerlerle değerlendirmek önemli. Burasının bir ada olduğunu, her türlü ürün temininin ve stoğun zor olduğunu, son dönemde imar yasağı olduğu için kiraların daha da artığı için bunun maliyetlere yansıdığını, çalışan personelin kalacak yerinin de dolayısıyla yüksek maliyetli olduğunu, güneye inildikçe sezonun daha uzun olduğunu ama Kuzey Ege’de Eylül dedin mi sezonun yavaş yavaş sona erdiğini unutmadan değerlendirmek gerekiyor. Bu kriterlere bir de Avrupa’nın en iyi adalarından biri olarak gösterilmesinin verdiği etkiyi, New York Times’ın bu sene keşfedilecek 52 lokasyondan biri olarak adayı göstermesini de ekleyin. Buna rağmen ada pahalı demek çok doğru önerme değil benim nazarımda.
Pahalı mekan vardır, özensiz esnaf vardır, temiz olmayan işletmeler vardır. Ama bu Bozcaada ya da daha başka bir turizm beldesini genellememize izin vermez. Kaldı ki yapılan en büyük hatalardan biri Bozcaada’yı, aynı özellikleri taşımayan bir tatil yeriyle kıyaslamak. “Yalova’da köfte 10 lira Bozcaada’da nasıl 20 lira olabilir” ya da “Kahvenin paketi 3 lira, siz nasıl 8 lira’ya kahve satıyorsunuz” gibi benzetmelere çok da aldırış etmemek gerekiyor.
MAKUL FİYATLI TATİL
Ege’de uygun fiyatlı tatil için belli lokasyonlar var. Assos yakınlarındaki Sokakağzı – Sivrice koyları Midilli adasının kuzeyini gören manzarası ve birçok yere göre berrak deniziyle hâlâ keşfetmeyenler için büyük bir nimet. Burada hizmet veren kamp alanları, ufak aile işletmelerinde hem konaklama, hem de yeme-içme için ödenen ücretler bütçeyi fazlaca yormayacaktır. Bizim favorilerimiz arasında.
Bir başka yer de Dikili – Bademli sahili. Uzun kumsalı, açık denize bakan yapısı ve ufak işletmelerle Bademli tercih noktası sayılabilir.
Kampçılar için Milas – Ören yakınlarındaki kumsallar gayet makul. Bunun haricinde Ölüdeniz yakınlarında, Foça’nın kuzeyinde de bolca kampçı gördük.
Apartta kalarak kendi mutfaklarını kullanmak isteyen aileler için de Dalyan uygun görünüyor.
Karaburun yarımadasındaki yol çalışması insanı girdiğine pişman etse de Balıklıova’dan başlayan ve tüm körfez boyunca devam eden koylar hem kamp için, hem de sakin tatil arayanlar için denenebilir. Ama açık denizin sürpriz dalgalarına dikkat etmek gerekiyor. Karaburun yarımadasının Çeşme’ye bakan güney kıyısında yer alan Ildır sessiz ve sakin bir kasaba. Huzurla saatlerimizi geçirdik orada, güzel insanlarla demli çaylar içtik.
KAŞ’I BEKLEYEN TEHLİKE
Akdeniz’in en farklı ve özel lokasyonlarından biri Kaş. Ege’yi ucundan yakaladığını da söyleyebiliriz. Meis adasını karşısına alan Kaş hem deniziyle, hem sokak aralarındaki özenli işletmeleriyle, hem tarihiyle, hem doğasıyla, hem de yeni gelişen ekolojik yaşamıyla farklılığını ortaya koyuyor. Evet, bu sene yabancı turist sayısı azalmış ama Kaş sokakları ve plajları orada geçirdiğimiz dört gün boyunca hatrı sayılır kalabalığa sahipti.
Fakat ne yazık ki Kaş’ı bekleyen bir iki tehlike var. İmar Planı, havayolu projesi ve otoyol projesi eğer gerçekleşirse Kaş sıradanlaşacak. Esnaf belki hızla üç dört sene içerisinde iyi paralar kazanacak ama gelecek için olumsuzlukları da beraberinde getirecek. Bugün İstanbul’dan Kaş’a otobüsle ulaşmak 14 saat sürüyor. Uçakla en yakın havalimanı olan Dalaman’dan 2,5 saatte ulaşılıyor. Kağıt üzerinde bu meşakkatli görünse de Kaş’ı seven kitle bunu yıllardır kabul ediyor ve Kaş’a gelen bunu bilerek geliyor. O sebeple de Kaş kitlesi değişmiyor.
Havaalanı ve otoyol buraya ulaşım süresini kısaltsa da, kısa vadede esnafa da iyi kazanç sağlayacağını düşünsem de Kaş’ın ölüm fermanı olur bu projeler. Kaş kitlesi değişir. Şu üç haftada yaptığımız tur ile sıradanlaştığını gördüğümüz bazı yerler gibi, bazı adalar gibi, tatil yerleri gibi günübirlik, hızlı tüketilen, bir yer haline gelir Kaş. Örneğin Bozcaada’da insanların konaklama ortalaması 1,5 gün iken Kaş’ta bu oran en az iki katı. Yani gelen tatilci en az 3-4 gününü burada tatil yaparak evine dönüyor. Havaalanı ve otoyol projeleri bu oranı düşürecektir. Hafta sonları Kaş dolacak ama insanlar eskisi gibi uzun kalmayıp başka yerlere gitmeye başlayacaklar. Kısa sürede gerçekleşen bu turist artışını gören müteşebbisler yeni yerler açacak. Birkaç sene sonra çoğu ne yazık ki batacak. Mekanlar sıkça el değiştirmeye başlayacak. Oysa şu anda her yıl en fazla %6-8 oranında mekan el değiştiriyormuş Kaş’ta. Sonra da “Biz nerede hata yaptık” diye düşünmeye başlayacak karar alıcılar ve onların destekleyicileri.
Bir diğer projede 1/25 binlik imar planı. 2025 yılında Kaş nüfusunun yaklaşık 40 bin olacağını öngören plana itiraz edenlerin bilimsel araştırmasına göre nüfus ancak 14 bin kişi olacak. Limanağzı’nı ve Çukurbağ’ı imara açacak proje itiraz eden çevreciler sayesinde şimdilik iptal edildi. Ama ne olacağı belli olmaz. Türkiye’nin en özel coğrafyalarından biri olan Çukurbağ yarımadası şimdilik kurtuldu. Umarım plan yeniden ısıtılıp gündeme getirilmez ve bu coğrafya bu haliyle gözlere, gönüllere hitap etmeye devam eder.
KARABURUN YARIMADASI VE GÜL(!) TARLALARI
Tatilimizin 2-3 gününü Karaburun yarımadasında geçirdik. Balıklıova’dan başladığımız yarımada turunda yayla köylelerine tırmanmak dahil birçok yer gördük, tadını çıkarttık. Mordoğan – Karaburun arasındaki yolda süren yol çalışması insanı “Yaz sezonunda olacak iş mi” dedirtmedi dahil. Toz toprak içinde kalarak yola devam etmek zorunda kaldığımız yaklaşık bir saat boyunca biz ne kadar yavaş gitsekse sabırsız büyükşehir plakalı araçlar sebebiyle her yan tozduman oldu.
Keşke yarımadadak tek sıkıntı bol olsaydı. Aslında önce İnecik ve Kösedere’den bahsetmem gerek. o kadar güzel manzarası, havası, insanı vardı ki bu köylerin bahçelerin yanından geçerken ekşi eriklerden bir avuç topladığımızı, köy kahvesinde limonatalarını yudumladığımızı, yörük amcalarla muhabbet ettiğimizi bu satırları yazarken de hatırladığımda tebessüm ediyorum.
Karaburun’a vardıktan sonra birkaç kilometre daha yol alıp Dolungaz’da kaldık. Ertesi gün Hassekş ve Sarpıncık üzerinden devam ettik. İşte bu noktada Sarpıncık’taki rüzgar santralini gördük. Bir tanesi gerçekten köye çok yakın mesafedeydi. Onca güzel manzara, masmavi deniz, karşında Middili, ucundan Sakız’ın olduğu bir coğrafya düşünün. Ama tepenizde hiç durmadan dönen bir pervane, kulaklarınızda bir uğultu. Yenilenebilir enerjiye evet, köylerin, evlerin, yaşam alanlarının dibinde olmasına hayır.
KOYLARA GİRİŞ PARALI
Geçen senelerde özgürce girilebilen bazı koylara artık ne yazık ki ödeme yapmadan girilemiyor. Bazı yerlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı logolu vezneler, bazı yerlerde yörenin çevre dernekleri, bazılarındaysa özel işletmeler koy/plaj girişlerini kapatmış. Açıkça bu koylara “Parası olan girebilir” mantığıyla bir uygulama içerisinde olduğuna bizzat şahit olduk.
Fethiye – Kayaköy’ün hemen yakınındaki Gemile Koyu’na araçsız ulaşım pek mümkün değil. Araç ve iki kişi için istenen ücret 30TL. Biraz sesinizi yükseltince “Ver 20TL geç” cümleleri sarf eden ödeme masasının yanında Bakanlık’ın bizzat logolu bayrağı duruyor. Aracınızı giriş dışında bırakacağınız hiçbir yer bulunmuyor. Velev ki bir yer buldunuz, yaya olarak girseniz de kişi başı 5TL ödemek zorundasınız.
Dalyan yakınlarındaki Aşı Koyu, Sarıgerme ve İztuzu’nda da çok benzer uygulamalar var. Ölüdeniz’de halk plajı ücretsiz ama Tabiat Parkı’nın olduğu kısma giriş için hatrı sayılır meblağlar ödemek zorundasınız.
KAŞ VE BOZCAADA FAVORİ LOKASYONLAR
Üç haftalık Ege gezisi boyunca birçok kritere göre değerlendirmeler yaptım. Deniz güzelliği, kumsal temizliği, mekânlar, sokaklar, vakit geçirilecek şeyler, fiyat, mutfak ve kendimce irili ufaklı başkaca kriterlere göre Kaş ve Bozcaada en dikkat çeken iki lokasyon oldu benim için. Kaş’ta yabancı turist azalırken, Bozcaada’da günübirlik ve kitle turizminin artması dile getirilen en önemli sorunlar. Kaş’taki yabancı turistin azalması ülke gündemiyle ve politikayla açıklanabilecekken, Bozcaada’nın hayıflandığı konularla ilgili farklı görüşler mevcut. Adanın bu kadar populer olması haliyle kitle turizmini beraberinde getiriyor. Çevresinde alternatif tatil olanaklarının daha uygun fiyatlı olması ve tatilcilerin adaya sadece günübirlik yönelmelerini sağlıyor.
Mezeleri, fiyatları, plajları, denizi, alternatif etkinlikleri, gece hayatı, geçmişten bugüne uzanan kültürleri bakımından Bozcaada ile Kaş arasında bir ayna var sanki. Bu iki yerin en önemli özelliği de doğallıklarının pek bozulmamış olması ve çevre mücadelesi veren insanların var olması.
Bozcaada’nın imar planı karşısındaki tavrının benzerini bir sene sonra Kaş’taki çevreciler gösterdi. Geçen sezon Bozcaada koyları tesisleşmeye açılmak istenince adada yaşayan yaşamayan onbinlerce insan “Bırak öyle kalsın” demişti. İhaleden vazgeçildi. Çünkü ada Avrupa’nın sayılı adalarından biri seçilirken o doğallığıyla listede yer almıştı. İşte Kaş da başta dünyaca bilinen Kaputaj plajı, Kekova, Limanağzı, İnceboğaz gibi özellikli yerleriyle dikkat çekerken ekolojiye ayak uyduran bir tarım hamlesi yapmaya hazırlanıyor. Kaş köylerindeki arazilerde doğal yollarla üretilen sebzeler mahsul vermeye başlıyor. İşte bu projeler hem turizme, hem de bu ekolojiye zarar verecek. Hiçbir şey olmasa ekosisteme fazlaca zararı dokunacağı kesin.
Yaklaşık üç haftanın sonunda zihnimizde elbette her yere dair güzellikleri biriktirdik ama favori lokasyonlarımız Bozcaada ve Kaş oldu.