Burgazada’da bir yaz günü…

Burgazada’da bir yaz günü…

Kadıköy’den vapura bindik Ada’ya doğru… Asıl niyet akşam rakılamak üzerineydi. Ada’ya biraz erken varınca Burcu ile bisiklet kiralayıp ada sokaklarında turlamaya karar verdik. Hemen merkezde bulunan bi’ bisiklet kiralayıcısından iki bisikleti kiraladık ve düştük yola. Hafif eğimli yolda aheste aheste bastık pedallara. Etraftaki evler, doğa, sakinlik ve durmadan geçen faytonlar… Deniz sağımızda biz tırmanma durumundaydık. Yaklaşık 20 dakikada en tepeye çıktık. Orada mükafat olarak bir bira ısmarlamak isterdim kendime ama gelen telefonla aşağı inmemiz gerektiğini anladık.

Akşam rakılayacağımız üniversite ekibi yavaş yavaş iştigal etmişlerdi adaya. Hülya ve Ender de bizim bisikletlerle biraz tur attılar. Sonra bisikleti geri götürdük ve teslim ettik. Çaylarımızı içtik, tatlılarımızı yedik ve geride kalan bir kaç arkadaşın da gelmesini bekledik. Onlar da gelince faytonla yukarı çıkmaya karar verdik. Gazetelerde kısa süre önce adada faytonların kaldırılacağına dair bir yazı okumuştum. En azından yıllar sonra “binmiştik” diyebilmek adına faytonla yolculuğumuzu tamamladık.

Ve Kalpazankaya Restaurant’taydık. Burasının manzarası gerçekten çok hoş. Tam kerahat vaktinde oradaydık ve ışıyan güneş mekana, masalara, tabaklara, üzerimize öyle güzel etki yaptı ki anlatamam. Kerahat vakti kılınan namaz mekruh oluyor. Peki içilen rakı ne oluyor? Günah mı, mekruh mu, sevap mı, nedir? Pek düşünemeden hızlıca rakılarımızı ve mezelerimizi söyledik. Afiyetle saatler sohbet edip özlem giderdik. Alabildiğine gökyüzünün altında beyazları ellerimizde yuvarladık. Gece uzadı ki uzadı! En sonunda 3 kiloluk bir ‘lahos’u midemize indirip mekândan ayrıldık. Merkeze yeniden faytonları kullanarak ulaştık. Gece dondurmaları yedikten sonra da motorla Bostancı’ya doğru yol aldık.

Burgaz Adası, Yunanca adı Αντιγόνη (Antigoni); İstanbul (Prens) Adaları’nın büyüklük olarak üçüncüsü. Yuvarlak biçimdedir ve genişliği yaklaşık 2 kilometredir. Ada üzerindeki tek tepe Bayrak Tepe’dir. Ada (bir kısmı 2003’te yanmış olan) bir kızılçam ormanıyla kaplıdır.

 

Büyük İskender‘in generali, Demetrios’un babası olan Antigone buraya büyük bir kale yaptırmıştır. Ada önce onun adıyla anılmış, sonra Yunanca kale/burç anlamına gelen Burgaz (Pyrgos) adını almıştır. Ortodoks kilisesinin en saygın patriklerinden Metodios‘un ikonakırıcılar tarafından adadaki bir mahzende yedi yıl hapsedildiği söylenmektedir. Bugün bu mahzenin üzerinde Ayios İoannis Kilisesi bulunmaktadır. Evliya Çelebi‘nin 17.yy’da yazdığnıa göre, ada halkı Rumlardançok az sayıda da Yahudi ve Ermenilerden oluşmaktadır.

 

En az 1 kilometre genişliğindeki boğaz Heybeliada’yı Burgaz (Antigoni) Adası’ndan ayırır. Antikçağ yazarları bu adaya Erebinthus, Bizanslı yazarlar ise Therebintos ya da Panormos adını vermişlerdir.

 

Çağdaş Türk edebiyatının önemli yazarlarından hikâyeci Sait Faik Abasıyanık, hayatının bir bölümünü burada geçirmiştir. Burgaz Adası ve diğer İstanbul Adaları, hikâyelerinde önemli yer tutmuştur. Abasıyanık’ın Burgaz’daki evi, Sait Faik Müzesi adıyla müze haline getirilmiştir.