Abant Gölü’nden Mudurnu’ya doğru
Yaprakların sarardığı sonbaharda, çiçeklerin açtığı ilkbaharda çok romantiktir Abant Gölü. Fakat kar yağdığında bambaşka güzel olur. Göl buz tutar, her yan beyaza bürünür. İstanbul’da hava birden kar yağışına dönünce biz de hafta sonu günü birlik Abant’ın yolunu tuttuk. Hadi hazırlanın, şimdi de sizinle gidiyoruz!
Hava bültenlerinin yağacak mı, yağmayacak mı kararsızlığına net bir tavır koyan kar bulutları, İstanbul’u, Marmara’yı ve yakın yerleri beyaza bürüdü geçtiğimiz hafta. Bizler akşam iş çıkışı bir gece de olsa Kadıköy sokaklarında sezonun ilk karının keyfini sürdük. Moda’ya kadar elimizde şaraplarımızla yürüdük. “Yazın herkes yer” diyerek Ali Usta’dan dondurmalarımızı alıp geceyi uzattık. Bizi kesmemiş olacak ki hafta sonu için de daha önceden birçok gezi yaptığımız Tamzara Tur ile Abant’a gitmeye karar verdik. Zaten ortada kar ve gezi ikilisi olunca, karar vermemiz pek de uzun sürmedi… Arkadaşlarımıza haber saldık, gelenleri peşimize kattık ve otobüse doluştuk Pazar sabahı.
Ballıkayalar yakınlarında bulunan bir köyün içerisinde mola niyetine köy kahvaltımızı yaptık. Köy yerindeki bu ufak mekân sanırım sadece bize özel olarak hizmet verdi. Zira kapısında ne bir tabela vardı ne de bir isim. Fotoğraf makinelerimize sarılıp köydeki ahşap evleri, kendi başlarına buyruk dolaşan tavukları ve köyün sessiz sokaklarını fotoğraflamaktan da geri durmadık elbette. Kahvaltı sonrasında yolumuza devam ettik. Abant sapağından içeri girdikten sonra birkaç yıl önce Vosvoslarla büyük bir buluşma yaptığımız Sinekli Yaylası’na sapaktan bir el sallayıp Abant’a vardık. Yol kenarlarında bulunan beyaz örtü, Abant Gölü Tabiat Parkı içerisini tamamen kaplamıştı.
KARDA SUCUK KEYFİ
Abant Gölü kıyısından başlayan yürüyüşümüz, bir otobüs dolusu insanın katılımıyla yaklaşık üç saat süren tam bir daireyi bulacaktı, eğer aralıksız yürüseydik. Yürüdük mü, hayır tabii ki… Çünkü gölün yaklaşık ortalarına geldiğimizde öğlen olmuş, karnımız acıkmıştı. Karda yürümek normal yolda yürümekten daha zordur ve gayret ister. Bu sebeple bacaklarımız da ufaktan ağrımıştı. Kentte sadece iş ve ev arasında mekik dokuyan, sporu unutan, doğaya ancak hafta sonları kaçabilen bizler için bir saatlik yürüyüş bile ayak ağrısı demek oluyordu.
Bizden habersiz önden önden gidip, bir ağaç altında mangalı yakan Tamzara Tur ekibinden arkadaşlar sucukları kızartmaya başlamışlardı bile. Tamam, biz de açtık ama ekmek arası sıcacık sucukların tadı gerçekten nefisti. Sonrasında mangal üzerinde yapılan Tamzara usulü eritme tahin helvası ise olaya son noktayı koyuyordu!
BİZ KAYMA İŞİNİ ŞAMBRELLE YAPARIZ
Öğlen molasında yediğimiz sucuk ekmekler sonrasında işin eğlenceli kısmına gelmiştik. Bu eğlenceli kısım için önce biraz cefa çekip önümüzde duran tepeyi tırmanmamız gerekti. Sonrası eğlenceli ve keyifli bir sefaya açılıyordu. Ekibin çoğu tırmanışa katıldı. Yaklaşık 40 dakika sonra Abant’ı tepeden gören bir noktada bizler gibi tırmanmış olan onlarca insan görünce biraz şaşırdık. Ardından bir sürü leğen ve şambrel ile kayma işine getirdiği yenilikle çığır açan ufak işletmeyi görünce şaşkınlığımız daha da arttı. Biz de peşi sıra dizilen şambrellere oturup 40 dakikada ağır aksak yürüdüğümüz yolu bir çırpıda aşağı inince ‘cefası uzun, sefası kısa’ keyfimiz son bulmuş oldu.
Gölün etrafını tamamen bitirmek yerine buz tutan gölün üzerinden, kestirme olarak yolu tamamladık. Havanın kararmasına daha birkaç saat vardı. Biz de bu zamanı değerlendirmek adına yolumuzu Mudurnu’ya çevirdik. Abant Gölü’ne 20 kilometre uzaklıkta bulunan Mudurnu, tarihi evleriyle nam salmış bir yer. Mudurnu içinde kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra yorgunluk kahvemizi içmek için tarihi konaklara doğru yol aldık.
MUDURNU’NUN TARİHİ YAPILARI
Armutçular Konağı 2006 yılında Turizm Bakanlığı tarafından restore edilmiş. Eski yapılara örnek teşkil edecek güzellikteki restoresi ile de herkesin kullanımına açık. Hemen yakınındaki Hacı Abdullahlar Konağı ise yedi odası bulunan butik bir konaklama tesisi. Mimarisi göz alıcı, bahçesi huzurlu bu konağın üst katındaki cumbalı odalar eğer boş ise ziyarete açık.
Önce Abant Gölü’nde, ardından da Mudurnu’da gezen bünyelerimiz için İstanbul’a dönüş vakti gelmişti. Havanın rengi griye doğru dönerken, bizler de otobüsteki yerlerimizi aldık. Karlarla kaplı Abant Gölü’nün üzerine, Tarihi Mudurnu evlerini de görmüş olmak hepimize oldukça iyi geldi diyebilirim.
Yepyeni arkadaşlıklar edindik. Dönüş yolunda otobüslerde yorgun ve bitap düşmüş onlarca insan, beyazın güzelliğini konuşmaktan alamadık kendimizi. Otobüs hareket ettikten birkaç saat sonra İstanbul’daydık; ardımızda Abant, aklımızda tarihi evler, damağımızda karda yediğimiz sucuğun tadı ile…
BİLGİ: ABANT GÖLÜ TABİAT PARKI
Bolu’nun ilçesi olan Abant, İstanbul’a 280 km, Ankara’ya 230 km uzaklıkta bulunur. Özel araçla otoyolu takip ettiğinizde yaklaşık 2,5 saat sonra Abant Gölü Tabiat Parkı’na ulaşabilirsiniz. Tabiat Parkı içerisine araçla da girebilirsiniz. Giriş ücreti aracın kapasitesine göre değişkenlik göstermektedir. Abant Gölü her mevsim ziyarete açıktır. Çam ve köknar ağaçlarıyla bezenmiş gölün etrafı her mevsim sizi başka diyarlara götürür. İçerisinde restoranlar ve oteller bulunmaktadır. Yanınızda götüreceğiniz malzemelerinizle kendi pikniğinizi yapmanıza da olanak vardır. Abant Gölü’nün denizden yüksekliği yaklaşık 1350 metre olup, en derin yeri yaklaşık 18 metredir.
TAMZARA TUR
1989 yılında kurulan Tamzara Tur, Türkiye’nin birçok yerine tur düzenlemektedir. Özellikle Doğu Karadeniz’e düzenlenen butik yayla turları ile anılır. Bunun haricinde Abant, Beypazarı, Kartepe, Kapadokya, Edirne’ye de turları vardır. Gürcistan’a, Sinop’a ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne butik turlar da düzenleyen Tamzara, geçen yıl başlattığı kamplı Bozcaada ve Kuzey Ege turlarının rehberi de bu satırların sahibi Mustafa Dermanlı’dır. Her yıl Haziran ve Eylül ayları arasında devam eden turlar bir nevi gurme tadında da geçmektedir. Genç ve işinin ehli bir rehber kadrosu ile turları gerçekleştiren Tamzara’nın en büyük özelliği geziye katılan kişileri müşteri gözüyle değil, arkadaş gözüyle görmesidir.