‘Dünyanın Gözü’dür Amasra!
Amasra, Batı Karadeniz’de yer alan, ufak adacıklarla çevrelenmiş korunaklı yapısıyla, sevimliliğiyle, tek katlı evleriyle, leziz balık ürünleriyle, taş köprüleri ve harabe surlarıyla, mendireği ve limanıyla akıllarda yer eden, mutlaka gezilip görülmesi gereken bir yer. Eskiden beri Amasra’yı bilenler vardır. Bir kısmımız ise Amasra’yı Barış Akarsu ismiyle öğrendi. Bazılarımız da bölgelerinde yapılması planlanan termik santrala karşı mücadele eden onurlu halkı sayesinde.
2000’lerin başından beri gider gelirim Amasra’ya. Genelde de önce Safranbolu’ya uğrayıp devamında da Amasra’ya geçerim. Zaten iki yer arasındaki mesafe de yaklaşık 100 km olunca, insanın “hadi” demesi yetiyor. Bu hafta da defalarca yolumu düşürdüğüm Amasra hakkında derleme bir yazı yazmaya karar verdim. Zira sadece son ziyaretimdeki izlenimlerime göre yazsam, bir öncekilerin hatırı kalacaktı.
Amasra Batı Karadeniz’de, Bartın’a bağlı turizm ve balıkçılıkla anılan gerçekten de kendi halinde şirin bir ilçe. Denize kıyısının olduğu bölümlerde liman, mendirek, kumsal, evler ve balık lokantaları mevcut. Küçük ama gezilesi bir çarşısı var. Hafta sonları kurulan semt pazarını ziyaret etmek Amasra’nın olmazsa olmazlarından. Zira pazarda taze sebzeler, ev yapımı reçeller ve el işi malzemeler bulunuyor. Yine arka denizde bulunan kuytu kısımdaki çay bahçeleri ve bu yöne bakan kıyı şeridi dinlenme rotalarınız olmalı.
BARBUN YEMEDEN OLMAZ!
Amasra’da birçok balık lokantası var. Ama sahile yakın olan lokantalardan birkaç tanesi manzarasının avantajıyla Amasra’ya uğrayanların büyük kısmını ağırlıyorlar. Barbun mevsiminde Amasra’da olmak büyük nimet. Gerçi taze balık her daim burada bulunur ama barnunun tadı bir başka güzel.
Her ne kadar son dönemde kalabalıktan adım atılmaz bir hale bürünse de, fiyatları diğer işletmelere göre biraz daha ‘tuzlu’ olsa da ben Çeşmi Cihan Restaurant’ı seviyorum. Ahşap camları, cam içindeki çiçekleri, masa düzenleri konsept olarak bana çok sıcak geliyor. Balığı işinin ehli ustalar oldukça lezzetli yapıyorlar. Bir de buraya özgü salataları var. Gerçi bu salatayı on yıl önce her mekân yapmıyordu, şimdi herkes ‘Amasra salatası’ yapar olmuş. İçerisine yeşillikten tutun, turşu çeşitlerine kadar ne varsa koyulan bu salatadan ben pek haz etmesem de balığın yanında didikliyorum diyebilirim.
Mekânların neredeyse hepsi alkol veriyor. Lokantalarda rakı-balık veya sandalların bizzat yanında, kumsaldaki işletmelerde bira-midye tava yapmak benim için Amasra ritüelidir diyebilirim.
Amasra manzarası açısından da her mevsim güzelliklerini sunar size. Sis olur evler kaybolur, bahar olur çiçekler açar, yaz olur sokaklar hareketlenir, kış olur fotoğraflık bulunmaz kıyılar sizinledir. Her an, her saat farklı bir kareye gebedir Amasra…
AMASRA’NIN HIRÇIN DALGASI!
Amasra’nın etrafında irili ufaklı adacıklar var. Bu adacıklardan bir tanesinin de adı Tavşan Adası. Rivayete göre adaya bırakılan birkaç çift tavşan üremişler ve bugün yüzlerce tavşan olmuş o adada. Anlatılanlara göre dönem dönem çuvalla yiyecek bırakan balıkçılar, gönüllüler de varmış. Amasra’da yürüyüşünüzün sonunda ulaşacağınız tepedeki çay bahçesinden bu tavşanları ve size oyunlar yapan yunusları görmeniz mümkün. Eğer daha iyi görmek isterseniz de burundaki çay bahçesinden dürbün kiralayabilirsiniz.
‘Amasra’nın Hırçın Dalgası’ olarak anılan Barış Akarsu, ilçenin son dönemde yetiştirdiği önemli sanatçılardan. Televizyonda yayımlanan bir yetenek programını kazanan Akarsu, Anadolu Rock tarzının günümüz temsilcilerinden biri olarak görülüyordu. Özellikle Cem Karaca’nın şarkılarını da yorumlayan Barış Akarsu bundan altı yıl önce, henüz 28 yaşındayken aramızdan ayrıldı. İstenmeyen bir trafik kazası Barış Akarsu’nun sevenlerini, Amasra’yı yasa boğdu. İşte bu yarışmadaki birincilik, ardından gelen albüm çalışması ve vefatı nedeniyle tüm Amasra halkı tarafından farklı bir noktaya konulan muhalif, çevreci ve hümanist bir kişi olan Barış Akarsu’ya ait afişler, pankartlar, grafitiler Amasra sokaklarını hâlâ süsler durur. Elinde gitarı ile hazırlanan bir Barış Akarsu heykeli ve yaşamında kullandığı iki motosikleti kent içinde size selam ediyor. Mezarı ise yürüme mesafesindeki Amasra çıkışında bulunuyor.
Amasra’ya eğer yazın geldiyseniz liman alabildiğine hediyelik eşyalar satan dükkânlarla dolu olur. Sıcacık lokma tatlısı yapanlar, dondurma satanlar, avuçlarındaki çekirdekleriyle mendireğe doğru akşam yürüyüşü yapanlar, mekânlardan gelen müzik sesleri ile neşeyle yemeklerini yiyenler ile hareket tüm gece sürer Amasra’da. İlkbahar’da gidiyorsanız da sakinliğin tadını çıkartır, bol bol kitabınızı okur yorgunluğunuzu atarsınız burada.
Amasra’nın batısında kalan İnkumu, doğusunda kalan Kurucaşile ve güneyindeki Safranbolu’ya günübirlik kaçışlarla Amasra tatilinizi zenginleştirebilirsiniz. Karadeniz kıyısındaki İnkumu upuzun kumsalı, bir kısımda oluşan kayalık yapısı ve deniziyle sizi sizden alacak bir belde. Kurucaşile de Karadeniz’in girintili kıyılarından nasibini almış, balıkçı tekneleriyle bezenmiş ve Karadeniz evleriyle çevrelenmiş nadide yerlerden. Gerçi son dönemdeki yapılaşmayla özelliği git gide bozulsa da görmek de fayda var. Safranbolu ise İnkumu ve Kurucaşile kadar yakın değil Amasra’ya. Yaklaşık bir saatlik ağaçlı, yeşilli, virajlı yolculuk sonrasında ulaşılan Safranbolu apayrı bir dünya. Safranbolu’ya doymak için belki bir gün yetmez ama en azından arastada gezmek, kentin havasını solumak ve tarihi evlerle bezenmiş sokaklarından yürümek için yolunuzu düşürmek bir seçenek olabilir.
Amasra’da sıkılmadan birkaç gün geçirmek tamamen sizin elinizde! Yorgunluk atmak, gece boyu teknelerin yanında güneşin doğuşunu beklemek, çevresindeki yerlere minik kaçamaklar yapmak, ilçe çıkışındaki bir apartta konaklayıp uzun uzun Karadeniz’i seyretmek… En önemlisi de mevsiminde sabah akşam barbunla beslenmek!
İKTİDARIN TERMİK SANTRAL ISRARI
Fatih Sultan Mehmet’in ‘Çeşm-i Cihan’ (yani ‘Dünyanın Gözü’) diye andığı bir yer Amasra. Bugünkü iktidar sahipleri her fırsatta geçmişle ilgili övgülerini ve özlemlerini sunarken, bu doğa harikası yerleri harcamaktan da geri durmuyor. Yaklaşık bir ay önce hükümet ile Hema Endüstri A.Ş. arasında termik santral kurulması amacıyla bir anlaşma imzalandı. Amasra halkı yıllardır dillendirilen termik santral için her gün, her saat direniyor, eylemler düzenliyor, imzalar topluyor. Ama iktidar, ulusal basın ve sermaye sahipleri bunu görmezden gelip enerji ihtiyacımızın olduğunu, bu yapılacak santralın ‘çok’ çevreci olduğunu, Amasra’ya ve halkına çok yararlı olacağını savunup ‘milyar dolarlık’ anlaşmaları imzalıyorlar. İktidar diliyle soracak olursak soru basit: Atalarınızın Çeşm-i Cihan diyerek âşık olduğu yere termik santral dikmek midir geçmişe saygı?