Athos Dağı’nın gölgesindeki Sinthonia
Selanik’te denize girmek pek mümkün değil. O sebeple biz de bir araç kiralayarak yaklaşık bir saatte ulaştığımız ? kıyılarında serinliyor, siftahı bakir koylarda, plajlarda yapıyoruz.
Khalkidiki, yapısı itibariyle üç bacağa benzetilen bir yarımada. Batıdaki, yani Selanik’e en yakın olan bacak Kassandria, turizme oldukça açık bir yer. Denizi çok da güzel olmasa da, plajları turistik yerlerle çevrilmiş. Ortada yer alan Sinthonia ise çok özel koylara sahip, kıvrımlı yollarıyla insanı cezbeden bir yer. Doğuda yer alan Athos Dağı’nın bulunduğu ‘Agion Oros’ (Aynaroz) yarımadasına giriş izni yok. Burada birçok manastır bulunuyormuş. Biz methini çok duyduğumuz Sinthonia’ya gitmeye karar verdik. Karşımızda da Athos Dağı olacaktı ve tepesindeki bembeyaz karlarla birlikte!
SINTHONIA’NIN DOĞUSU HARİKA!
Selanik’ten Khalkidiki’ye ulaşmak, buranın plajlarında yürümek ve bakir koylarında denize girmek için bir araç kiraladık. Khalkidiki’de Sithonia’nın doğusuna doğru doğru yola koyulduk ve beğendiğimiz koylardan, plajlardan denize girdik. Nea Moudania (Yeni Mudanya) yolunu takip ederek bir saatte ulaştık. İsminden anlaşılacağı gibi Türkiye’den göçen Mudanyalılar’ın oluşturduğu bir yermiş. Sonra da adı Nea Moudania olmuş.
İlk durağımız Selanikli dostumuz Dimitris’in önerisiyle ulaştığımız Vourvourou Koyu idi. Kısa ağaçlarla bezenmiş küçük bir ormanın içerisindeki mesire yerinden ulaştık buraya. Bu güzelliği yaşayan bizden başka birkaç kişi daha vardı. Vourvourou’da yüzdükten sonra Sarti’ye doğru yola koyulduk. Sarti’ye vardığımızda hava biraz bulutlanınca biz de öğle yemeğimizi burada yiyelim istedik.
Leziz şeylerin bizi beklediğini biliyorduk! Taverna Kivotos kumsalın hemen yanında yer alan rengârenk masa sandalyeleriyle hemen dikkatimizi çekti. Ahşap masalara oturup bir bir siparişlerimizi verirken buraların bizce en güzel biralarından biri olan Mythos’larımızı söyledik.
Ülkemizde hamsiyi ya buğlama yaparız ya da unlayıp kızartırız. Kivotos’ta yediğimiz şarap soslu Gavros (hamsi) Saganaki hem farklı bir lezzet oldu bizim için, hem de büyük keşif. Patlıcan ve peynirli özel meze de ilk kez Yunanistan’da tattığımız bir lezzetti. Özenle hazırlanmış bu mekânın güzelliği deniz esinti eşliğinde, Yunan ezgileri kulağınızda yemeğinizi yemenize olanak sağlaması. Yemek sonunda buraların en büyük ritüeli olan masaya tatlı getirme hadisesi ile ağzımızı tatlandırıp Sarti’ye veda ettik.
SIKIA’DAN ATHOS DAĞI’NI İZLEMEK
Yemek sonrası Sarti’den ayrılırken hava iyice açmıştı. Günün sonu gelmeden, Selanik’e varmadan yeniden yüzmek, Athos Dağı’nın tepesindeki karlara nazire yaparcasına suya dalmak çok iyi olacaktı. Bunun için de Sikia’nın kıyı şeridine, yani Pigadaki’ye vardık. Upuzun bir kumsal ve bizden başka kimsenin olmadığı bir yerdeydik. Etrafta bir tane bile bulut kalmamıştı. Athos öyle heybetli, öyle karizmatik duruyordu ki uzun bir müddet denizin içerisinden onu izledik. Deniz kabuğu ve taş topladık plajdan. Sonra bir daha daldık, bir daha…
Sikia’dan ötesi bitmek bilmeyen plajlarla, ağaçlar içerisinde kamp alanlarıyla, bakir koylarla ve uçurum kenarlarından ilerleyen patikalarla dolu. Güneş günlük görevini ifa etmeye yakın, biz de elimizde fotoğraf makineleri her hoşumuza giden manzarada poz vermeyi seçtik.
Khalkidiki’nin Sinthonia’sında olduğumuz, mitolojik tanrıların uğrak yeri olan Athos Dağı’nın gölgesinin sabahları vurduğu kıyılarda dolaştığımız, Ege Denizi’nin o alışkın olduğumuz ama yine de büyülü suyuyla hem bedenimizi, hem de ruhumuzu yenilediğimiz için mutluyduk. Damağımızda öğlen yediğimiz muazzam lezzetlerin tadı, aklımızda bugüne değin özenle korunan işveli koyların güzelliği ile Selanik’e doğru yola koyulduk.
Günün birinde yolunuz Selanik yakınlarına düşerse Khalkidiki’ye uğramayı ihmal etmeyin. Hele bir de uzunca vaktiniz varsa, doğada konaklamak sizler için cazibeliyse buralardaki herhangi bir koyda veya kamp alanında çadırınızı kurun, gecenizi bayram edin.
GAVROS SAGANAKİ NASIL YAPILIR?
Yunanlılar ‘hamsi’ye ‘gavros’ diyorlar. Türkiye’de hamsiyi bir çok lezzetli yemeğin içerisinde kullanıyoruz zaten. Hamsili pilavdan, hamsili ekmeğe, hamsi buğlamadan tavada hamsiye dek onlarca yemek türü bulmamız mümkün. Yunanistan’da yediğim ‘gavros saganaki’ ise hamsili yemeklere bir ek mahiyetinde. Belki Türkiye’de de yapılıyor ama bizim masadaki kimse daha önce böylesini yememiş. Kılçıkları ayıklanan hamsiler, daha önceden kavrulmuş soğan ve biberin içerisinde kaynatılan domates sosunun içerisine atılır. Biraz şarap hiç fena olmayacaktır. Biraz baharat, biraz da su eklenir. Balıklar pişmeye yakın küp küp beyaz peynirler tencerenin içerisine atılır ve birkaç dakika kısık ateşte bırakılır. Sonra da afiyetle yenir bu özel ve güzel leziz şey!
BİLGİ: ATHOS YARIMADASI’NA GİRİŞ YASAK!
İsmini Athos Dağı’ndan alan ve Osmanlı döneminde Aynaroz olarak isimlendirilen, Khalkidiki’nin doğusunda yer alan Athos Yarımadası’nda irili ufaklı 32 adet manastır bulunuyor. Yarımadanın büyükçe bir kısmı iki binden fazla Ortodoks papaza ayrılmış durumda. Yarımadada Yunan, Bulgar, Gürcü, Romen, Rus ve Sırp papazlar günlerini çalışarak, dua ederek ve eğitimle geçiyorlar. Komün bir hayatın sürdüğü Athos’ta papazlar kendi işlerini kendileri yapıyorlar. 1046 yılında İmparator IX. Konstantin yasakladığından beri kadınlar bu bölgeye giremiyor. Erkekler de Selanik veya Atina’dan özel izin almak zorundalar. Sadece kadınlar değil, kedi haricindeki dişi hayvanlar da bölgeden uzaklaştırılıyor! Athos Yarımadası 1988 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunuyor.